Adler, 1913
yılında “Bireysel Psikolojinin Uygulanması İçin Yeni Yol Gösterici İlkeler”
makalesinde nevrozun tanımını yapar. Nevroz denince insanların “o da ne?”, “nasıl
bir hastalık?”, “acaba bende de var mıdır?” endişelerini yaşadığını sıklıkla
deneyimledim. Tıp öğrencilerinin her hastalığı öğrendiklerinde, kendilerinde o
hastalık semptomlarını hissetmeleri gibi, bizim de nevroz denince aynı şeyden
muzdarip olmamız çok tuhaf değil. Freud’un tanımıyla nevroz “en sağlıklı
sağlıksızlıktır”. Ama bu makalenin konusu nevrozdan çok psikologların ve estetik
cerrahların bizde yarattıkları nevrozdan soyutlanmamızı sağlayan savunma
mekanizmaları.
Adler’e göre
nevroz bireyin bir üstünlük duygusu kazanmak amacıyla, kendisini aşağılık
duygusundan kurtarmaya çalışmasıdır. Freud’a göre de bu durumdan ancak savunma
mekanizmaları kullanarak çıkılır ve bu da çok sağlıklıdır. Ama sağlıklı olmayan
şey o savunma mekanizmalarının hayatın her zorlu alanında kullanılması ve en kötüsü
de bunun farkında olunmamasıdır. Tüm bunların başlıkla nasıl bir ilgisi mi var?
Her şeyi
bilen bir toplum olduğumuz herkesçe fark edilen bir olgu. En hafif depremde mühendis
yerine müteahhitler tarafından yapılan evlerin yıkılıyor olması, özellikle din ve
siyaset konularında mikrofon uzatılan her bireyin konuyu “biliyor” olması ne yazık ki bu toplumda çok
şaşılacak şeyler değil. ”Bilmiyorum” demenin belki de
ayıba yakın bir şey ifade ediyor olması, herkesin hem insandan, hem estetikten
anlıyor olması çok kanıksadığımız şeyler. Bir taraftan bakılınca çok normal
gözüken bu “biliyor oluş” durumu bir din adamı, siyasetçi, mimar ya da
mühendisle beraber olunurken çok problem yaratmasa da aynı şey bir psikolog ve
estetik cerrahla olunduğunda biraz daha farklı yaşanıyor.
Yıllar önce
bir televizyon programında yarısından izlemeye başladığım bir röportajda bir
hekimin kendisinden bahsederken “ben her yeni hastaya bir hediye paketi açar
gibi bakarım” benzeri bir şey dediğini duymuştum ve kendim de her yeni danışana
aynı hisle yaklaştığım için televizyonda konuşanın muhakkak bir psikolog ya da
psikiyatr olduğuna karar vermiştim. Bu yaklaşımda bulunan kişinin bir estetik
cerrah olduğunu öğrendiğimde de aramızdaki benzerliklerin bundan ibaret
olmadığını görüp şaşırmaktan vazgeçmiştim. Gerçekten de sosyal hayatta,
muayenehanelerinden çıkan estetik cerrahların ve psikolog ya da ruhsal
hastalıklarla uğraşan kişilerin ne kadar görünmez olmaları gerekliliği her
zaman dikkatimi çekmiştir. Bazı hastaların sokakta, bir restoranda ya da yürüyüşte
estetik cerrahlarını ya da psikologlarını “tanımamaları” çok normaldir. Ama
normal olmayan onlarla aynı ortamda olmayı seçip daha sonra da “acaba bendeki
arızayı gördü mü?” tavrı ve bu tavrın neden olduğu nevroz ve farklı savunma
mekanizmalarının kullanılıyor oluşudur.
Kadınların
bir estetik cerrahla aynı ortamda oturduklarında “acaba oramın, buramın
gerçekten estetiğe ihtiyacı var mı? Bir estetik cerrah bu kusurumu görebiliyor
mu? kaygısı bir psikologla karşılaşıldığında “acaba benim şüphelendiğim “o veya şu problemimi anladı mı?”, ya da “benim analizimi yaptı mı?” kaygısına
dönüşebiliyor. Tabii bundan sonra da benlikte yaşanan çatışma duygularını
örtbas edebilmek için bilinçsiz olarak devreye sokulan savunma mekanizmaları
devreye giriyor. Bastırma, yok sayma, bahane bulma, kendi problemini karşı
tarafa yansıtma, karşıt gelme tepkileri gibi...
Psikologlar
da estetik cerrahlar da insandır. Bir kardiyolog ne kadar kalp krizi geçirme
ihtimaline sahipse bir estetik cerrah da estetik olmayan ya da gözükmeyen bir
uzuvla dolaşıyor olabilir. Psikolog olmak da sorunsuz bir hayat yaşama garantisi
getirmez kimseye. Bu mesleklerdeki bireylerin farkı farkında olmaktır. Estetik
sorunun da, gelecek kalp krizinin de, kullanılan savunma mekanizmaların da.
Tıpkı sağlık konusunda bir lider olan Mehmet Öz’ün kendi hastalığını erken
teşhis edebilmesi gibi.
Hiç bir
estetik cerrah ve hiç bir ruh sağlığı çalışanı iş yaptığı saatler dışında
ameliyat ya da analiz yapmaz. Sessizce farkında olur o kadar.
Sevgiyle
kalın
Uzm.Dan.Psk.
Ani Eryorulmaz
1 yorum:
güzel bir yazı.
Yorum Gönder