27 Mayıs 2012

HEYECANLA BEKLEDİĞİNİZ SİREN ERTAN RÖPORTAJI... ;)




ŞEHİR : İSTANBUL


YER : CITY'S ALIŞVERİŞ MERKEZİ


MEKAN: GOOD FOOD 


BAŞARILI... GÜZEL... İYİ NİYETLİ... ESPRİLİ... SAMİMİ...
Ben Siren Ertan'ı böyle tanıdım... Bakalım okuduktan sonra siz ne düşüneceksiniz?  Merak ettiklerinizi sordum, Siren ERTAN tüm samimiyetiyle cevapladı...;) 


"...O günleri, bana ve aileme çektirdikleri acıları hatırlamak bile istemiyorum..."

Sizin gözünüzdeki Siren Ertan kimdir?


Ah Burcu’cuğum ben böyle sorulara hiç cevap veremem ki! İnsanları çok seven, sayan, çok çalışkan, kendimi ve çevremi beslemek için uğraşan biriyimdir. Sadece iyi bir insan olarak hatırlanmak isterim aslında...


Gerçek Siren Ertan’la basının tanıttığı Siren Ertan arasındaki farklar neler?


Hangi bir detayı anlatayım ki... O günleri, bana ve aileme çektirdikleri acıları hatırlamak bile istemiyorum. Neyse ki yıllar içinde ben yaşlandım, basın kendine yeni malzemeler buldu. Bazıları yazdıklarından, yaptıklarından hicap duydu ve barıştık. Bazılarını ise; sırf sayfalarını doldurma, popüler haber yaratma, birilerinin sırtlarını sıvazlaması uğruna yaptıklarıyla genç ve korumasız bir insanın hayatıyla oynadıkları için asla affetmeyeceğim. Zaten ahım da onlara yetecektir.  


Masal Prensesi gibisiniz… Bu prensesin bir günü nasıl geçer?


Ben kendimi hayatımın hiçbir günü prenses gibi hissetmedim. Her insanın kendine göre derdi, kederi var bu dünyada. Üstelik pek her şey de altın tepside sunulmadı bana, emek vermek gerekti. Belki de bu yüzden herkesi, her şeyi seviyorum. İnsan emek verdiği şeyi daha çok seviyor, daha çok bağlanıyor.


Günlük yaşantıma gelince; inan anneciğininkinden ya da çalışan bir çok kadınınkinden pek de farklı değildir. Sabah eşim işine gittikten sonra evin rutin işleyişini kontrol eder, ofisime gitmek üzere yola çıkarım. 8 yıldır İstanbul’da olup da çalışmadığım bir günüm yoktur. Haftada 6 gün, en erken 19.30’da kapattığımız bir işim var. Onlarca aile bu atölyeden ekmek yiyor.Onların sorumluluğunu omuzlarımda hissederim, Allah da eksik etmesin.Yolda maillerime bakar, telefon görüşmelerimi yapar,bazen de kumaşçılara uğrarım.  Ofisime girdiğim andan itibaren beni çok yoğun bir gün bekliyordur; asistanımla ofis işlerimiz, müşteri randevu, prova ya da teslimatları, yeni tasarımlar için atölye mesailerim, işimle ya da sosyal sorumluluk çalışmalarımla ilgili toplantılarım... Bu arada bir dost sohbetine vakit ayarlayabilirsem kendimi çok şanslı sayarım. Akşam eve dönerken eşimle konuşur, durumumuza göre akşamki programımıza karar veririz.  

Yemek yapar mısınız? Mutfağa ne sıklıkla girersiniz? 

Yaptığımda iyi yaptığım söylenir ama yemek yapmaya pek vaktim yok. Bu konuda yardımcılarımdan destek alıyorum. Üstelik çok iştahlı olduğumdan mutfakta çok zaman geçirmek de istemiyorum. Çok iyi bir yöneticiyimdir çok şükür...(Gülümsüyor)



"Genelde 36 beden giyiyorum. Zaman zaman yemeği abartıp 38 olduğum da olur."


İnceliğinizin sırrı nedir? Spor ya da diyet yapıyor musunuz?

Hayır, uzun süredir spor yapmıyorum. Önce iş hayatımdaki yoğunlukla, sonra da geçirdiğim kanser tedavim ile spordan uzak kaldım. Diyet de yapmam.

Hiç tatlı krizine girdiğiniz oldu mu? 

Olmaz mı? Özellikle Hazerbaba’nın çifte kavrulmuş fıstıklı lokumuna, Godiva’nın bitter çikolatalı portakal çubuklarına, Ülker çikolatalı gofrete, Kahve Dünyası’nın çikolata kaplı lokumlarına, Sprüngli çubuk gofretlere asla dayanamam, dayanmak da istemem (gülüyor)!


Kaç beden giyiniyorsunuz? Ayak numaranız kaç?

Genelde 36 beden giyiyorum. Zaman zaman yemeği abartıp 38 olduğum da olur. Ayakkabı numaram da alacağım ayakkabı ile rahatlığıma göre 37.5 ile 39.5 arasında değişebilir (gülüyor).

Kuaförlerde Siren Ertan saç rengi soruluyormuş duyduğuma göre… Herkes saçlarınıza hayran… Kuaförünüz kim? Özel bir bakım uyguluyor musunuz?

Evet öyleymiş. Ama kuaförüm herkese önermiyor. Çünkü hem güçlü saçlarım, hem de açık ten rengim bu boyayı kaldırıyor. Boya, kesim ve manikür-pedikür için gittiğim kuaförüm 10 yılı aşkın süredir Bebek-Ebil Kuaför. Hayır, özel bir bakım uygulamıyorum, böyle şeylere pek vakit ayırmayan biriyim.






"...sanki hayat kaçıyor ben kovalıyorum. Sanki ben kendimle yarışıyorum..."



Bulunduğunuz ortam sürekli yarış gerektiren bir ortam… Bu bazen sizi yoruyor mu?

Beni başkaları değil, kendim yoruyorum. Çünkü sanki hayat kaçıyor ben kovalıyorum. Sanki ben kendimle yarışıyorum. Ama bunun faydası başkaları ile negatif anlamda ilgilenmeye vakit kalmaması da oluyor ki bu harika bir şey! İyi ki bu kadar çok çalışıyorum.

Bir hastalık süreci geçirdiniz… Bu süreçte hayata bakışınız nasıl değişti?

Pek bir şey değişmedi diyeceğim. Evet, artık bu dünyada hiç kimsenin beni üzmesine, kırmasına izin vermiyorum demek isterdim. Ama diyemem. Çünkü o zaman ben, ben olmam. Ben buyum. Hassas ve hayata karşı özenli bir insanım. Kendime iyi bakmama gelince; zaten tüm hayatım boyunca sigara, alkol kullanmayan, her şeyi yiyen, düzenli yaşayan biriydim, aynen devam ediyorum..

Gözlerinizde iç huzuruna dair parıltılar var… Bu huzuru neye borçlusunuz?

Ne kadar güzel bir söylem bu! Çok teşekkür ederim.. Bilemiyorum, kendimden memnunum sanırım.. 

Kendinizi bir şehre benzetin desem… Siren Ertan hangi şehir olurdu?

İstanbul’a aşık biriyim ben. Bana çok sevdiğim eşimi, işimi, dostlarımı verdiği, beni her daim beslediği için.. Bu yüzden aklıma başka şehir gelmiyor. Üstelik İstanbul kadar derin olsam daha ne isterim ki!

"Bir tasarımcı olarak ekstrem tasarımlarla kendimi tatmin etmeyi değil, müşterimi hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi hedeflerim."

Siren Ertan artık bir marka… Bu markalaşma süreci nasıl başladı?

Çocukluğundan beri süregelen güzel sanatlara ve modaya olan ilgimi, üniversite seçimimi de 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi-Tekstil Tasarımı Bölümü’nden yana yaparak geliştirmeye çalıştırmıştım. Tekstil duayeni Mustafa Taviloğlu'nun teklifiyle İstanbul'a taşıdığım iş hayatımın ardından stilimin, kendime tasarladığım elbiselerin çevrem tarafından beğenilip talep görmesi sonucunda 2004 yılında kendi markamı ve atölyemi kurdum. O günden bugüne ‘Siren Ertan ISTANBUL’ markam ile kendi çizgimi taşıyan kıyafetlere imza atıyorum.

Tasarımlarınızı hazırlarken nelerden ilham alırsınız?

Tamamen müşterimin kendisinden ilham alırım. Çünkü mesleğim, yani kişiye özel tasarım yapmak bunu gerektirir. Bir tasarımcı olarak ekstrem tasarımlarla kendimi tatmin etmeyi değil, müşterimi hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi hedeflerim. Müşterimin kusurlarını kapatıp güzel yerlerini öne çıkarmaya, onun yaşına, konumuna, renklerine, giyeceği yere göre kıyafet hazırlamaya odaklanırım. Günün modasını ve o ara kullandığım detayları müşterilerim için doğru yorumlamak da olmazsa olmazımdır.


"Parfümüm bence; modadan hoşlanan, ne istediğini bilen, aktif milenyum kadınına romantik, çekici ve muzip tatlar katacak."

Punto Deri, Godiva derken şimdi de parfümünüz! Siren Ertan Istanbul parfümü nasıl doğdu?

Sekiz yılı aşkın süredir gece kıyafetlerimin tümünü, gündüz kıyafetlerimin büyük bir bölümünü, platformlu ayakkabılarım, tekne çantalarım gibi çeşitli aksesuarlarımı kendim yapıyorum. Benim için giydiğim kıyafetin etiketinde kendi adımın yazması o kadar büyük bir haz ki kendi parfümümü kullanmak da bir o kadar keyifli olacaktı. Ayrıca parfümün markamı desteklemek için çok doğru bir ürün olduğunu da düşünüyordum. On altı yaşımda okuduğum ve çok etkilendiğim Patrick Süskind’in o muazzam ‘Koku’ romanını da unutmamak lazım. Velhasıl tüm bu detaylar birleştiğinde markamın parfümünün olması ve artık benim için özel olan bir parfümü kullanmak hep aklımdaydı. Bana her konuda destek olan dostlarım, arkadaşlarım bu süreçte de hep yanımdaydı. Onlara buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim!


Bu kadar çok şeye nasıl yetişiyorsunuz?

En sevdiğim şey; ne alanda olursa olsun bir sinerji içerisinde olmak, beyin fırtınası yapmak, bir projeyi yaratmak ve geliştirmek olsa da her şeye yetişemiyorum. Beynim bedenimden önde gidiyor hep! Allah’tan bana dünyanın en iyi niyetli ve en becerikli proje ortaklarını yollamasını diliyorum. Tıpkı birlikte çalışma fırsatı bulduğumuz, keyifli ve verimli projeler gerçekleştirdiğimiz Osram, OHT Peptide 3, Olmeca Gold, Jaeger-LeCoultre, Godiva, Punto, Mudo Concept, Beymen aileleriyle olduğu gibi..

Parfümünüz şu anda sadece Beymen mağazalarında satılıyor sanırım. Fiyatı nedir?

175 TL.

Nasıl bir süreç geçirdiniz parfümünüzü yaratırken? Ne kadar sürdü çalışmalar?

Parfüm deyince bunun dünyadaki parfümerinin kalbi olan Fransa’nın Grasse bölgesinde üretilmesi en büyük olmazsa olmazımdı. Öyle de oldu. Hem esans, hem de ambalaj çalışması orada yapıldı. Önce esans çalışmasına giriştik. Esans, Expressions Parfumees firmasının değerli 'burun'ları ve benim iş birliğimle oluşturuldu. 


Nasıl bir koku oldu "Siren Ertan ISTANBUL"? 

Vermek istediğim sevgiyi, sıcaklığı, çekiciliği, kadınsılığı yansıtabilecek 'floral oriental' koku ailesini tercih ettik. Bir parfüm cilde sıkıldığında hep aynı kokuyu yaymaz. İlk sıkıldığı andaki kokusu ile bir iki saat sonraki yaydığı koku birbirinden farklıdır. Parfümün ilk sıkıldığında çıkan  alkollü kokuya tepe not, ciltte ısınıp aldığı kokuya orta not ve ciltte kalıcılaşan kokuya ise dip not denir.

Sizin parfümünüzün notları nasıl?

Esansın tepe notlarda; elma, incir gibi hafif meyve kokuları, orta notlarda; Madagaskar vanilya çiçeği, Grasse yasemini, Guaiac ağacı, Sedir ağacı, Patchouly gibi değerli ağaç kökleri, dip notlarda ise; amber, beyaz misk, karamel, rezene ve Sandal ağacı dikkat çekiyor.

Parfümün şişesi kadar ve ambalajı da çok şık. Seçiminizde neler etkili oldu?

Öncelikle parfümün 50 miligram yani orta boy bir çantaya rahatlıkla sığabilecek bir boy olmasını istedim. Sade bir şıklığı olması da bir diğer arzumdu. Tabi ilk parfümümün markamın kurumsal renginde olması da vazgeçilmezimdi. Şişenin ambalajının dışından gözükmesi fikrini de çok sevdim. Gerek çok geniş bir kitleye hitap eden kokusu, gerek görüntüsü, gerekse fiyatı ile parfümümün çok iyi de bir hediyelik olduğunu düşünüyorum.

Kullananlardan gelen tepkiler nasıl?

Kullanan insanların dile getirdiği özelliklerde iki söylem öne çıkıyor. Birincisi çok ama çok kalıcı olduğu, ikincisi ise sıktıktan bir süre sonra insana mutluluk veren bir yanı olduğu, tekrar koklama isteği yarattığı. Parfümüm bence; modadan hoşlanan, ne istediğini bilen, aktif milenyum kadınına romantik, çekici ve muzip tatlar katacak.

Bu günlerde neler yapıyorsunuz? Yaz için başka projeleriniz var mı?

Çok yoğun bir şekilde çalışmalarıma devam ediyorum. Malum önümüzdeki aylar;  mezuniyet, düğün, nişan, davet ayları...  Ayrıca Çeşme’deki otelimiz 7800’ün butiği için ‘Siren Ertan ISTANBUL - 7800’ ismini verdiğim bir tatil koleksiyonunu hazırlıyorum. Bir kadının ister plajda, ister teknede olsun tüm tatil ihtiyacını karşılayacak olan bu koleksiyonun içinde şehirli kadınlar için de rahat ve şık parçalar olacak. Koleksiyon duyulur duyulmaz yoğun ilgi gördüğü için 30 Mayıs gününden itibaren belli bir süre Nişantaşı-Punto mağazasında satışta olacak.
Çok yoğun bir şekilde kişiye özel çalışmalarıma devam ediyorum. 


Her akşam haberlerinde ise ağlarım ben; bazen üzüntüden, bazen de sevinçten, gururdan.

Siren Ertan’ı ne güldürür? Ne ağlatır?

Bebek görmek her zaman güldürür. Her akşam haberlerinde ise ağlarım ben; bazen üzüntüden, bazen de sevinçten, gururdan.

Hayvanları sever misiniz? Evinizde kaç hayvanınız var?

Ben hayvanları, özellikle de köpekleri seven bir baba ile büyüdüm. Evimizde her zaman köpeğimiz vardı. Sonra uzun süre at bindim. Yunuslarla yüzdüm. Şu anda eşimle 4 köpeğimiz var. En sevdiğim ise Pink ismindeki Golden Retriever cinsi köpeğim.

"...dünyada daha fazla kötü kalpli insan olduğunu bilmek, daha fazla olumsuzluğu görmek istemiyorum sanırım..."

Sosyal medyada neden yoksunuz?

Sosyal medyanın işime çok katkısı olacağına eminim. Ama ben yaptığım her şeyi en iyi şekilde yapmak isterim ve şu an için hakkını verecek vaktim yok. Bir de dünyada daha fazla kötü kalpli insan olduğunu bilmek, daha fazla olumsuzluğu görmek istemiyorum sanırım.

En sevdiğiniz slogan nedir?

‘Eğitim şart!’


City’s Good Food’u nasıl buluyorsunuz?

Küçük bir mola için ofisimden kaçabildiğim zaman hem alışverişlerimi yapabilmek hem de hızlı bir yemek molası verebilmek çok güzel...






Good Food’daki favori yemeğiniz nedir?

Zeytinyağlı enginar, domatesli mozerella, kepekli makarna...
Tatlı olarak da "ölümcül browni"sine bayılıyorum... Özellikle tatlı krizlerimde kurtarıcım oluyor... (gülüyor)

Siren Ertan; "Ölümcül Browni" yerken =) 


BU SAMİMİ RÖPORTAJ İÇİN SİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM...




































































4 yorum:

Adsız dedi ki...

Blogunuzu cok begendim.. Acaba daha roportaj yayinlacak mi?

Gulsen dedi ki...

çok zarif bir hanım; sağlık sorunu vardı diye hatırlıyorum sanırım atlattı değil mi ?

yasamintatlari dedi ki...

Evet birkaç sene önce atlattı çok şükür... ;)

What's Next dedi ki...

çok çok güzel bir röportaj olmuş, keyifle okudum! sosyal medyaya bulaşmayacağını söylemiş ama şimdi twitter'da ve takipteyim tabi ki :)