30 Mayıs 2012

Burcu'dan Mektup Var :)

Bence biz doğanın dengesiyle o kadar çok oynadık ki... Ne yapacağını şaşırdı... Mevsimler birbirine girdi...:) 
Bugün sabah bir telaş evden çıktım... Bir elimde Laptop çantam (ki kendisi hayli ağır), bir elimde kendi çantam (ağırlığı Laptop'la yarışır) koşturarak kuaförümün kapısından girdim... Röportaj için saçıma fön çektirdim... Kendime son derece güvenli bir şekilde kapıdan çıkıyordum ki... Bir de ne göreyim!!! Yağmur başlamış ve hava son derece soğuk... Eve gittim... Üstüme, yağmurlu ve esintili bir havada ne giyilirse onu giydim... Ve evin garajından çıktım... Bir de baktım hava günlük güneşlik... 
İşte bu yüzden güneşli bir havada kalın kıyafetlerle Nişantaşı'nda dolaşan birini gördüyseniz o bendim!!! :) 
Umut fakirin ekmeğidir ya... Ben de umuyorum artık hava bize oyun oynamayacak... Artık yaz bize naz yapmayacak... Ve biz bu pazar mutlulukla, üzerimizde havaya göre bir kıyafet (!), deniz kenarında, havanın tadını çıkarıyor olacağız :) 
Sevgiyle kalın,
Burcu ;) 

Not: Röportajı kiminle yaptığımı söylemedim farkındaysanız:) Çünkü size sürprizlerim var... Takipte kalın ;) 

Siren Ertan İSTANBUL-7800



Siren Ertan İSTANBUL-7800 yaz koleksiyonunu Nişantaşı Punto Mağazası'nda satışa sundu... Rengarenk ürünlerden oluşan koleksiyon cıvıl cıvıl yaz havasını kalbinize işliyor... Koleksiyon, çeşitli renk ve desende jarse, şifon, koton kumaşlardan hazırlanan, plajdan partiye kadar bir kadının yirmi dört saat ihtiyacı olabilecek her türlü mini ve midi elbise, pantolon, etek, gömlek-elbise, tulum, bikini, pareo, platformlu ayakkabı, düz sandalet, çanta, kemer ve şapkalardan oluşuyor... 






Yaz koleksiyonunun yanı sıra Punto by Siren Ertan deri koleksiyonu da dikkat çekiciydi... 




Siren Ertan siz yasamintatlari.blogspot takipçileri için poz verdi :)



Yaz Koleksiyonunda şifondan yapılmış pareo elbiseler göz alıcıydı...





Likra kumaştan yapılmış elbiseler ve etekler sanki denizin mavisini, güneşin sarısını ve Siren Ertan'ın  yemyeşil gözlerini anımsatıyordu... ;)






Peki ben ne mi satın aldııııım :) İşte aldığım etek !:) 


Güzeller güzeli Siren Ertan, bu muhteşem koleksiyonu, yazın otelleri Çeşme 7800'deki butiğinde satışa sunacak... Bu yaz çok şık geçecek;) 

29 Mayıs 2012

BRIDGE RESTAURANT- GİDİN ;)

Sevgili takipçilerim, 
Sizler için gidip, hem yemeğine hem manzarasına hayran kaldığım bir yeri tanıtacağım size... ;) 
Bünyesinde Balo Salonu, Restoran, kafe ve kulüp bulunmakta... Ama ben size Restoranından bahsedeceğim... 


Restoranın iç mimarisi çok özel, gözü yormayan bir havada... Özellikle cumartesi ve pazar günleri açık büfe brunch tavsiye ediyorum...
Çocuklu olanlar pazar günlerini, bekarlar ve daha sakin bir kahvaltı yapmak isteyenler cumartesiyi tercih edin! 
Brunch: Hafta sonları 10.00- 14.00 arası
Kişi başı fiyat: 40 TL
0-6 yaş çocuk: Ücretsiz
6-12 yaş çocuk: %50 indirimli 
Pazar günleri: Çocuklar için türlü türlü etkinliklerle dolu... Kukla, palyaço...vb.


Aranızdan ikizler burcu olanlar varsa, size müjdem var!!! Bridge Restoran'ın sizlere sürprizleri var ;) 


Peki Bridge Restoran'a nasıl gidebilirim diye sorduğunuzu duyar gibiyim... İşte pratik tarif ;) 


Avrupa yakası'ndan gelirken :

Boğaz köprüsü gişelerinden çıkar çıkmaz ilk çıkıştan otoyol terk edilir.Buradan sol tarafı (Bağlarbaşı istikameti) takip ederek rampa çıkılır.Rampa bitiminde yer alan KOÇ binasının sağ yanından içeri girilerek yol takip edilir ve BRIDGE RESTAURANT' a ulaşılır. 
Anadolu yakası'ndan gelirken : Boğaz köprüsüne gidilir gibi ilerlerken köprüden önceki son çıkış olan Altunizade çıkışından çıkıp Üsküdar istikametine doğru devam edilir.Bağlarbaşı meydanından Beylerbeyi istikametine doğru ilerlenip solda yer alan KOÇ binasını geçer geçmez yanındaki sokaktan içeri girilir. Bu yol takip edilerek BRIDGE RESTAURANT'a ulaşılır. 

Nakkaş Tepe Yolu Baba Nakkaş sok. no:62
34632 Kuzguncuk, Üsküdar İstanbul

Tel : +90 216 391 95 85
Tel : +90 216 341 01 21
Faks : +90 216 391 95 87

Avrupa yakası'ndan gelirken :

Boğaz köprüsü gişelerinden çıkar çıkmaz ilk çıkıştan otoyol terk edilir.Buradan sol tarafı (Bağlarbaşı istikameti) takip ederek rampa çıkılır.Rampa bitiminde yer alan KOÇ binasının sağ yanından içeri girilerek yol takip edilir ve BRIDGE RESTAURANT' a ulaşılır. 







28 Mayıs 2012

ÖDEM ATICI ÇAY TARİFİ =)




1 LİTRE SUYA;
 1 Tatlı kaşığı KİRAZ SAPI
1 Tatlı kaşığı YASEMİNLİ YEŞİL ÇAY YA DA BEYAZ ÇAY
1 Tatlı kaşığı KIRKKİLİT OTU
1 POŞET FORM ÇAYI
1 Tatlı Kaşığı HÜNNAP

MALZEMELERİ KAYNAYAN SUDA 5 DK KADAR DEMLEYİNİZ. GÜNDE 2-3 FİNCAN İÇİNİZ.( TERCİHEN YEMEKLERDEN SONRA )
Kolay Gelsin;) 


By Serap Tolaz 

Burcu'nun Playlist'i =)



Sabahları ağlayan, akşamları gülümseyen İstanbul'um benim... Bu şarkı sana aşık olanlara... ;)



27 Mayıs 2012

HEYECANLA BEKLEDİĞİNİZ SİREN ERTAN RÖPORTAJI... ;)




ŞEHİR : İSTANBUL


YER : CITY'S ALIŞVERİŞ MERKEZİ


MEKAN: GOOD FOOD 


BAŞARILI... GÜZEL... İYİ NİYETLİ... ESPRİLİ... SAMİMİ...
Ben Siren Ertan'ı böyle tanıdım... Bakalım okuduktan sonra siz ne düşüneceksiniz?  Merak ettiklerinizi sordum, Siren ERTAN tüm samimiyetiyle cevapladı...;) 


"...O günleri, bana ve aileme çektirdikleri acıları hatırlamak bile istemiyorum..."

Sizin gözünüzdeki Siren Ertan kimdir?


Ah Burcu’cuğum ben böyle sorulara hiç cevap veremem ki! İnsanları çok seven, sayan, çok çalışkan, kendimi ve çevremi beslemek için uğraşan biriyimdir. Sadece iyi bir insan olarak hatırlanmak isterim aslında...


Gerçek Siren Ertan’la basının tanıttığı Siren Ertan arasındaki farklar neler?


Hangi bir detayı anlatayım ki... O günleri, bana ve aileme çektirdikleri acıları hatırlamak bile istemiyorum. Neyse ki yıllar içinde ben yaşlandım, basın kendine yeni malzemeler buldu. Bazıları yazdıklarından, yaptıklarından hicap duydu ve barıştık. Bazılarını ise; sırf sayfalarını doldurma, popüler haber yaratma, birilerinin sırtlarını sıvazlaması uğruna yaptıklarıyla genç ve korumasız bir insanın hayatıyla oynadıkları için asla affetmeyeceğim. Zaten ahım da onlara yetecektir.  


Masal Prensesi gibisiniz… Bu prensesin bir günü nasıl geçer?


Ben kendimi hayatımın hiçbir günü prenses gibi hissetmedim. Her insanın kendine göre derdi, kederi var bu dünyada. Üstelik pek her şey de altın tepside sunulmadı bana, emek vermek gerekti. Belki de bu yüzden herkesi, her şeyi seviyorum. İnsan emek verdiği şeyi daha çok seviyor, daha çok bağlanıyor.


Günlük yaşantıma gelince; inan anneciğininkinden ya da çalışan bir çok kadınınkinden pek de farklı değildir. Sabah eşim işine gittikten sonra evin rutin işleyişini kontrol eder, ofisime gitmek üzere yola çıkarım. 8 yıldır İstanbul’da olup da çalışmadığım bir günüm yoktur. Haftada 6 gün, en erken 19.30’da kapattığımız bir işim var. Onlarca aile bu atölyeden ekmek yiyor.Onların sorumluluğunu omuzlarımda hissederim, Allah da eksik etmesin.Yolda maillerime bakar, telefon görüşmelerimi yapar,bazen de kumaşçılara uğrarım.  Ofisime girdiğim andan itibaren beni çok yoğun bir gün bekliyordur; asistanımla ofis işlerimiz, müşteri randevu, prova ya da teslimatları, yeni tasarımlar için atölye mesailerim, işimle ya da sosyal sorumluluk çalışmalarımla ilgili toplantılarım... Bu arada bir dost sohbetine vakit ayarlayabilirsem kendimi çok şanslı sayarım. Akşam eve dönerken eşimle konuşur, durumumuza göre akşamki programımıza karar veririz.  

Yemek yapar mısınız? Mutfağa ne sıklıkla girersiniz? 

Yaptığımda iyi yaptığım söylenir ama yemek yapmaya pek vaktim yok. Bu konuda yardımcılarımdan destek alıyorum. Üstelik çok iştahlı olduğumdan mutfakta çok zaman geçirmek de istemiyorum. Çok iyi bir yöneticiyimdir çok şükür...(Gülümsüyor)



"Genelde 36 beden giyiyorum. Zaman zaman yemeği abartıp 38 olduğum da olur."


İnceliğinizin sırrı nedir? Spor ya da diyet yapıyor musunuz?

Hayır, uzun süredir spor yapmıyorum. Önce iş hayatımdaki yoğunlukla, sonra da geçirdiğim kanser tedavim ile spordan uzak kaldım. Diyet de yapmam.

Hiç tatlı krizine girdiğiniz oldu mu? 

Olmaz mı? Özellikle Hazerbaba’nın çifte kavrulmuş fıstıklı lokumuna, Godiva’nın bitter çikolatalı portakal çubuklarına, Ülker çikolatalı gofrete, Kahve Dünyası’nın çikolata kaplı lokumlarına, Sprüngli çubuk gofretlere asla dayanamam, dayanmak da istemem (gülüyor)!


Kaç beden giyiniyorsunuz? Ayak numaranız kaç?

Genelde 36 beden giyiyorum. Zaman zaman yemeği abartıp 38 olduğum da olur. Ayakkabı numaram da alacağım ayakkabı ile rahatlığıma göre 37.5 ile 39.5 arasında değişebilir (gülüyor).

Kuaförlerde Siren Ertan saç rengi soruluyormuş duyduğuma göre… Herkes saçlarınıza hayran… Kuaförünüz kim? Özel bir bakım uyguluyor musunuz?

Evet öyleymiş. Ama kuaförüm herkese önermiyor. Çünkü hem güçlü saçlarım, hem de açık ten rengim bu boyayı kaldırıyor. Boya, kesim ve manikür-pedikür için gittiğim kuaförüm 10 yılı aşkın süredir Bebek-Ebil Kuaför. Hayır, özel bir bakım uygulamıyorum, böyle şeylere pek vakit ayırmayan biriyim.






"...sanki hayat kaçıyor ben kovalıyorum. Sanki ben kendimle yarışıyorum..."



Bulunduğunuz ortam sürekli yarış gerektiren bir ortam… Bu bazen sizi yoruyor mu?

Beni başkaları değil, kendim yoruyorum. Çünkü sanki hayat kaçıyor ben kovalıyorum. Sanki ben kendimle yarışıyorum. Ama bunun faydası başkaları ile negatif anlamda ilgilenmeye vakit kalmaması da oluyor ki bu harika bir şey! İyi ki bu kadar çok çalışıyorum.

Bir hastalık süreci geçirdiniz… Bu süreçte hayata bakışınız nasıl değişti?

Pek bir şey değişmedi diyeceğim. Evet, artık bu dünyada hiç kimsenin beni üzmesine, kırmasına izin vermiyorum demek isterdim. Ama diyemem. Çünkü o zaman ben, ben olmam. Ben buyum. Hassas ve hayata karşı özenli bir insanım. Kendime iyi bakmama gelince; zaten tüm hayatım boyunca sigara, alkol kullanmayan, her şeyi yiyen, düzenli yaşayan biriydim, aynen devam ediyorum..

Gözlerinizde iç huzuruna dair parıltılar var… Bu huzuru neye borçlusunuz?

Ne kadar güzel bir söylem bu! Çok teşekkür ederim.. Bilemiyorum, kendimden memnunum sanırım.. 

Kendinizi bir şehre benzetin desem… Siren Ertan hangi şehir olurdu?

İstanbul’a aşık biriyim ben. Bana çok sevdiğim eşimi, işimi, dostlarımı verdiği, beni her daim beslediği için.. Bu yüzden aklıma başka şehir gelmiyor. Üstelik İstanbul kadar derin olsam daha ne isterim ki!

"Bir tasarımcı olarak ekstrem tasarımlarla kendimi tatmin etmeyi değil, müşterimi hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi hedeflerim."

Siren Ertan artık bir marka… Bu markalaşma süreci nasıl başladı?

Çocukluğundan beri süregelen güzel sanatlara ve modaya olan ilgimi, üniversite seçimimi de 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi-Tekstil Tasarımı Bölümü’nden yana yaparak geliştirmeye çalıştırmıştım. Tekstil duayeni Mustafa Taviloğlu'nun teklifiyle İstanbul'a taşıdığım iş hayatımın ardından stilimin, kendime tasarladığım elbiselerin çevrem tarafından beğenilip talep görmesi sonucunda 2004 yılında kendi markamı ve atölyemi kurdum. O günden bugüne ‘Siren Ertan ISTANBUL’ markam ile kendi çizgimi taşıyan kıyafetlere imza atıyorum.

Tasarımlarınızı hazırlarken nelerden ilham alırsınız?

Tamamen müşterimin kendisinden ilham alırım. Çünkü mesleğim, yani kişiye özel tasarım yapmak bunu gerektirir. Bir tasarımcı olarak ekstrem tasarımlarla kendimi tatmin etmeyi değil, müşterimi hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi hedeflerim. Müşterimin kusurlarını kapatıp güzel yerlerini öne çıkarmaya, onun yaşına, konumuna, renklerine, giyeceği yere göre kıyafet hazırlamaya odaklanırım. Günün modasını ve o ara kullandığım detayları müşterilerim için doğru yorumlamak da olmazsa olmazımdır.


"Parfümüm bence; modadan hoşlanan, ne istediğini bilen, aktif milenyum kadınına romantik, çekici ve muzip tatlar katacak."

Punto Deri, Godiva derken şimdi de parfümünüz! Siren Ertan Istanbul parfümü nasıl doğdu?

Sekiz yılı aşkın süredir gece kıyafetlerimin tümünü, gündüz kıyafetlerimin büyük bir bölümünü, platformlu ayakkabılarım, tekne çantalarım gibi çeşitli aksesuarlarımı kendim yapıyorum. Benim için giydiğim kıyafetin etiketinde kendi adımın yazması o kadar büyük bir haz ki kendi parfümümü kullanmak da bir o kadar keyifli olacaktı. Ayrıca parfümün markamı desteklemek için çok doğru bir ürün olduğunu da düşünüyordum. On altı yaşımda okuduğum ve çok etkilendiğim Patrick Süskind’in o muazzam ‘Koku’ romanını da unutmamak lazım. Velhasıl tüm bu detaylar birleştiğinde markamın parfümünün olması ve artık benim için özel olan bir parfümü kullanmak hep aklımdaydı. Bana her konuda destek olan dostlarım, arkadaşlarım bu süreçte de hep yanımdaydı. Onlara buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim!


Bu kadar çok şeye nasıl yetişiyorsunuz?

En sevdiğim şey; ne alanda olursa olsun bir sinerji içerisinde olmak, beyin fırtınası yapmak, bir projeyi yaratmak ve geliştirmek olsa da her şeye yetişemiyorum. Beynim bedenimden önde gidiyor hep! Allah’tan bana dünyanın en iyi niyetli ve en becerikli proje ortaklarını yollamasını diliyorum. Tıpkı birlikte çalışma fırsatı bulduğumuz, keyifli ve verimli projeler gerçekleştirdiğimiz Osram, OHT Peptide 3, Olmeca Gold, Jaeger-LeCoultre, Godiva, Punto, Mudo Concept, Beymen aileleriyle olduğu gibi..

Parfümünüz şu anda sadece Beymen mağazalarında satılıyor sanırım. Fiyatı nedir?

175 TL.

Nasıl bir süreç geçirdiniz parfümünüzü yaratırken? Ne kadar sürdü çalışmalar?

Parfüm deyince bunun dünyadaki parfümerinin kalbi olan Fransa’nın Grasse bölgesinde üretilmesi en büyük olmazsa olmazımdı. Öyle de oldu. Hem esans, hem de ambalaj çalışması orada yapıldı. Önce esans çalışmasına giriştik. Esans, Expressions Parfumees firmasının değerli 'burun'ları ve benim iş birliğimle oluşturuldu. 


Nasıl bir koku oldu "Siren Ertan ISTANBUL"? 

Vermek istediğim sevgiyi, sıcaklığı, çekiciliği, kadınsılığı yansıtabilecek 'floral oriental' koku ailesini tercih ettik. Bir parfüm cilde sıkıldığında hep aynı kokuyu yaymaz. İlk sıkıldığı andaki kokusu ile bir iki saat sonraki yaydığı koku birbirinden farklıdır. Parfümün ilk sıkıldığında çıkan  alkollü kokuya tepe not, ciltte ısınıp aldığı kokuya orta not ve ciltte kalıcılaşan kokuya ise dip not denir.

Sizin parfümünüzün notları nasıl?

Esansın tepe notlarda; elma, incir gibi hafif meyve kokuları, orta notlarda; Madagaskar vanilya çiçeği, Grasse yasemini, Guaiac ağacı, Sedir ağacı, Patchouly gibi değerli ağaç kökleri, dip notlarda ise; amber, beyaz misk, karamel, rezene ve Sandal ağacı dikkat çekiyor.

Parfümün şişesi kadar ve ambalajı da çok şık. Seçiminizde neler etkili oldu?

Öncelikle parfümün 50 miligram yani orta boy bir çantaya rahatlıkla sığabilecek bir boy olmasını istedim. Sade bir şıklığı olması da bir diğer arzumdu. Tabi ilk parfümümün markamın kurumsal renginde olması da vazgeçilmezimdi. Şişenin ambalajının dışından gözükmesi fikrini de çok sevdim. Gerek çok geniş bir kitleye hitap eden kokusu, gerek görüntüsü, gerekse fiyatı ile parfümümün çok iyi de bir hediyelik olduğunu düşünüyorum.

Kullananlardan gelen tepkiler nasıl?

Kullanan insanların dile getirdiği özelliklerde iki söylem öne çıkıyor. Birincisi çok ama çok kalıcı olduğu, ikincisi ise sıktıktan bir süre sonra insana mutluluk veren bir yanı olduğu, tekrar koklama isteği yarattığı. Parfümüm bence; modadan hoşlanan, ne istediğini bilen, aktif milenyum kadınına romantik, çekici ve muzip tatlar katacak.

Bu günlerde neler yapıyorsunuz? Yaz için başka projeleriniz var mı?

Çok yoğun bir şekilde çalışmalarıma devam ediyorum. Malum önümüzdeki aylar;  mezuniyet, düğün, nişan, davet ayları...  Ayrıca Çeşme’deki otelimiz 7800’ün butiği için ‘Siren Ertan ISTANBUL - 7800’ ismini verdiğim bir tatil koleksiyonunu hazırlıyorum. Bir kadının ister plajda, ister teknede olsun tüm tatil ihtiyacını karşılayacak olan bu koleksiyonun içinde şehirli kadınlar için de rahat ve şık parçalar olacak. Koleksiyon duyulur duyulmaz yoğun ilgi gördüğü için 30 Mayıs gününden itibaren belli bir süre Nişantaşı-Punto mağazasında satışta olacak.
Çok yoğun bir şekilde kişiye özel çalışmalarıma devam ediyorum. 


Her akşam haberlerinde ise ağlarım ben; bazen üzüntüden, bazen de sevinçten, gururdan.

Siren Ertan’ı ne güldürür? Ne ağlatır?

Bebek görmek her zaman güldürür. Her akşam haberlerinde ise ağlarım ben; bazen üzüntüden, bazen de sevinçten, gururdan.

Hayvanları sever misiniz? Evinizde kaç hayvanınız var?

Ben hayvanları, özellikle de köpekleri seven bir baba ile büyüdüm. Evimizde her zaman köpeğimiz vardı. Sonra uzun süre at bindim. Yunuslarla yüzdüm. Şu anda eşimle 4 köpeğimiz var. En sevdiğim ise Pink ismindeki Golden Retriever cinsi köpeğim.

"...dünyada daha fazla kötü kalpli insan olduğunu bilmek, daha fazla olumsuzluğu görmek istemiyorum sanırım..."

Sosyal medyada neden yoksunuz?

Sosyal medyanın işime çok katkısı olacağına eminim. Ama ben yaptığım her şeyi en iyi şekilde yapmak isterim ve şu an için hakkını verecek vaktim yok. Bir de dünyada daha fazla kötü kalpli insan olduğunu bilmek, daha fazla olumsuzluğu görmek istemiyorum sanırım.

En sevdiğiniz slogan nedir?

‘Eğitim şart!’


City’s Good Food’u nasıl buluyorsunuz?

Küçük bir mola için ofisimden kaçabildiğim zaman hem alışverişlerimi yapabilmek hem de hızlı bir yemek molası verebilmek çok güzel...






Good Food’daki favori yemeğiniz nedir?

Zeytinyağlı enginar, domatesli mozerella, kepekli makarna...
Tatlı olarak da "ölümcül browni"sine bayılıyorum... Özellikle tatlı krizlerimde kurtarıcım oluyor... (gülüyor)

Siren Ertan; "Ölümcül Browni" yerken =) 

26 Mayıs 2012

Kulak Fısıltısı :)




            Yıllardır Bağdat Caddesi'ndeki en popüler mekanlardan biri olan Cafe Cadde yakında Avrupa Yakası'nda Nispetiye Caddesi'ndeki eski TEB bankasının binasında sevenleriyle buluşacak... 
        Kulağıma gelen bir diğer fısıltı da; yine Nispetiye Caddesi'ndeki eski TeknoSa binasının yerine Dragon'un açılacağı... =) 



Başarılar Can Bonomo !!!



Her ne kadar eleştirilse de Eurovision bizim için çok önemli bir yarışma... En çok eleştirenler bile yarışmanın sıkı takipçileri... E o zaman bırakalım umrumuzda değilmiş gibi davranmayı... Haydi destek olalım ;) 

25 Mayıs 2012

En Okunası! ;)


Gözlerinizi kapatın ve hayal edin... ;) 

"Yaz geliyor... Gönlümüz kış ve sonbahardan kalma yorgunlukları taşıyor... Deniz, güneş,müzik ve kumsalda kitabımızla biz... Başımızdaki şapka bir türlü güneşi tam engelleyemiyor... Sıcaktan boncuk boncuk terliyoruz... Elimizdeki kitap bizi geçen yıla... Önceki yıllara götürüyor... Anılar bir bir canlanıyor gözümüzün önünde... Tam o sırada birden irkiliyoruz... Üzerimize su atmış denize giren dostlarımız... "Haydi Gel" diye çağırıyorlar cıvıl cıvıl... Kitabın arasına üstümüzdeki ağaçtan düşen yaprağı koyuyoruz... Ve kendimizi serin sulara bırakıyoruz... "Cos" diye bir ses çıkıyor sanki... Hem geçmişle yorulan beynimizden, hem de sıcaktan pişmiş bedenimizden..."

İşte böyle bir ortamda okunacak bir kitap "Aşka Veda"... Sekssiz aşktan, aşksız sekse geçişimizin hazin öyküsü var Can Dündar'ın usta kaleminden çıkan denemelerde... Beraber Okuyalım ve yorumlarımızı paylaşalım ister misiniz ;)? Aşka veda etmeyenlerden misiniz? Yoksa aşk defterini kapatanlardan mısınız? 
Haydi bu hafta bu kitabı okuyalım sizlerle ;) 



MUCİZE DİYET : Kiraz Sapına Döndürür !!! =)



 "Kiraz Sapına döndürür" derler... Tecrübeli Diyetisyen Serap Tolaz sizler için kısa zamanda ödem attırıcı, metabolizma hızlandırıcı ve yağ yakıcı bir kür hazırladı... Bir hafta içerisinde arka arkaya olmamak kaydıyla üç kere bu kürü uygulayın... Diğer üç günde normal yemenize devam edin... Sadece tatlı ve hamur işine dikkat edin...  Kilolara mutlulukla veda edin... Hem bolca kiraz yiyin, hem de aynada kendinize gülümseyin ;) Ben de sizlerle birlikte bu kürü uygulayacağım... Bir hafta sonra kaç kilo verdiğimizi birbirimizle paylaşalım ;) 


1 HAFTA İÇERİSİNDE 3 KERE UYGULAYINIZ ..

SABAH : 1 DİLİM DİL PEYNİRİ
                 1 KASE KİRAZ ( 15 ADET )

ARA      :  1 KASE PREBİYOTİK YOĞURT

ÖĞLE    :  1 KASE  DETOKS ÇORBA
                  SEMİZOTU SALATASI ( AZ MİKTARDA )

ARA      :  1 DİLİM DİL PEYNİRİ
                 1 KASE ÇİLEK ( 10 ADET )

AKŞAM : 1 KASE DETOKS ÇORBA
                  SEMİZOTU SALATASI ( AZ MİKTARDA )

2 SAAT SONRA:  2 DİLİM ANANAS

DETOKS Çorbası Tarifi : 

4 ADET ENGİNAR
2 ADET KABAK
250 GR TAZE FASULYE
2 ADET SOĞAN
2 ADET DOMATES
YARIM DEMET MAYDANOZ
TUZ
BAHARATLAR ( İSTEĞE GÖRE SERBEST )

SEMİZOTU Salatası Tarifi: 

SEMİZOTU, KÖRPE ROKA,  DOMATES,  DEREOTU , MAYDANOZ , SALATALIK
2 ADET CEVİZ İÇİ, 2 ADET KURU KAYISI ( ORGANİK )
 Sos olarak:  İstediğiniz kadar limon... 
NOT:  
Bu diyeti tansiyon ve şeker hastaları uygularken doktoruna danışmalı...                                                 
Diyet Sırasında bol su ve bitkisel çay içilmeli... (yoksa yağları nasıl atacağız ;) )                                                                                          
Diyetle ilgili sorularınızı benimle paylaşın, hemen Serap Hanım'dan öğrenip size geri dönerim ;)                       
Yaşasın Diyet Kardeşliği !!! =) 


Sizinle hafta içinde tüyoları paylaşmaya devam edeceğim ;) Takipte kalın !!! 





23 Mayıs 2012

Burcu'dan Mektup Var :)

Herkese Merhaba  ;) 
Hayat şaşırtıcı... Hayat heyecan verici... 
Yepyeni... Trendleri takip eden... Piyasada kimsenin bilmediklerini kulağınıza fısıldayan... Sizin en merak ettiklerinizi ünlülere soran, araştıran, bulan... Deneyimli diyetisyenlerden sizler için en kolay, en hızlı ödem attırıcı kürleri öğrenen... Burcu'nun penceresinden hayatı sizlere sunan...  Yaşamın tatlarını sizlerle paylaşan bir blog bu... 

Siz sadece arkanıza yaslanın, elinize kahvenizi alın... Ve beni izlemeye devam edin...

Beraber gezelim, görelim, eğlenelim... Beraber düşünelim, konuşalım, soralım... 

Kısacası; gelin yaşamı beraber Tadalım!!! ;) 

7 Mayıs 2012

Mado Açılıyoooooor =)



Emirgan'a Mado Açılıyooooor!!! 
Artık Emirgan'da kahvaltı bir başka olacak...
Beş katlı olan mekan açıldıktan sonra ilk fırsatta gidip sizlere izlenimlerimi aktaracağım... 










2 Mayıs 2012

Van Gogh Alive

        Sözcüklerin hiçbir şey ifade etmediğini düşünen birçok kişi, özellikle birçok yoldaşımız var.  Tam tersine, bir şeyi söylemek en az resmetmek kadar zor ve ilginç değil mi?
                                                                                                Vincent Van Gogh


       



         Acı çeken bir yaratık olarak benden daha büyük bir şey - tüm hayatım olan bir şey - yaratma gücü olmadan yapamam.
                                                                                               Vincent Van Gogh


Renklerin birbiriyle dansıdır resim... İçindeki duyguların sansürsüz bir aynasıdır... Bir mucizedir tuvale aktarılan her duygu...Duvarlardaki resimler, kulağınızda onlarla örtüşen klasik müzik, ekrana yansıyan Van Gogh'un mektuplarından alıntı muhteşem cümleleri sizleri sarmalayacak...  Bu muhteşem sergide Van Gogh'un kalbi, düşünceleri; içinize öyle bir dolacak ki, çıktığınızda kim olduğunuzu unutacaksınız... 
15 Mayıs son gün!!! Karaköy Antrepo'daki sergiyi kaçırırsanız sanatsal yanınız sizi asla affetmeyecektir...=)


Öneriler: 
Sergiden Önce: Karaköy Namlı'da kahvaltı ya da öğle yemeği
Sergi Çıkışı: 10 dakika yürüme mesafesindeki Kahve Dünyası