26 Ağustos 2014

Emmy Ödülleri Kırmızı Halı Şıkları! ;)

66. Emmy Ödülleri geçtiğimiz gün sahiplerini buldu! 
Drama dalında en iyi dizi 'Breaking Bad' aldı! (İzleyenlerin söylediğine göre biraz uyuşturucu propagandası olsa da dizi çok sürükleyiciymiş! Hoş, artık hangi dizide böyle özendirici öğeler bulunmuyor ki...)
Komedi dalında en iyi dizi ise 'Modern Family' oldu! 
(Ben 'Friends'in üstüne dizi tanımadığım için hala dönüp dolaşıp onu izlediğim için yenilerine vakit bulamıyorum! O yüzden bunu da izlemedim hiç...)
Neyse ödülleri bırakıp kırmızı halıya dönersek eğer en şık hamile olarak Hayden Panettiere karşımıza çıkıyor... Bu kızcağızı 'Heroes' dizinden beri çok seviyorum... O zamanki şirin bakışı hiç değişmedi Hayden'cığımın! ;) Tamam geyik yapmayacağım, sustum! :)

Karşınızda onunla başlayan sizin için seçtiğim 'en şık'larım: 



 Hayden Panettiere in Loreno Sarbu

Heidi Klum in Zac Posen

Julia Roberts in Elie Saab Couture

Matthew Mcconaughey in Dolce&Gabanna-Camila Alves in Zuhair Murad

Sofia Vergana in Roberto Cavalli 

Sonbahar için Beslenme Önerileri

Sevgili Müge uzun zamandır Yaşamın Tatları'nda yazamıyor. Çünkü kendisinin nur topu gibi bir kızı oldu. O minik kız o kadar tatlı ki anlatamam... En kısa zamanda onun mis kokusunu içime çekmeye gideceğim, mest olmuş resmimi sizinle Instagram'da paylaşacağım! ;) 
Sonbahara giriş öncesi bir heyecan geldi içime ben de hemen Müge'den yardım istedim... Dedim ne yapacağız? Vücudu hareketsizliğe nasıl adapte edeceğiz? :) 
"Sakin ol" dedi ve hemen bir yazı yazdı... ;)
Ellerine sağlık canım dostum...
İşte Müge'nin sizler için hazırladığı Sonbaharda Nasıl Beslenmeliyiz Yazısı:

Yavaş yavaş sonbahara merhaba derken, artık yazı uğurluyoruz. Bozuk havalar, evde ve kapalı mekanlarda geçen zaman hareketi azaltır ve depresyona girişi arttırabilir. Buna bağlı olarak yeme isteğimiz, özellikle tatlı yeme isteğimizde de artış olabilir.
Havalar soğudukça, metabolizma yavaşlar. Vücudumuz kendini ısıtmaya çalışır. Bunun için de daha çok enerjiye ihtiyaç duyar. Yağlı ve şekerli yiyeceklere karşı duyarlı hale geliriz. Öğün saatlerini oturtmalı ve azı karar, çoğu zarar mantığı ile hareket etmeyi öğrenmeliyiz.
Mevsim geçişlerinde vücudumuzun savunma mekanizması azalır, direnci düşer. Hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekir.
Peki ne yapmalıyız?
Ø Antioksidan özelliği bakımından, mevsiminde meyve-sebze yemeye çalışmalıyız. Lif içeriği sayesinde de hareketsizliğin getireceği kabızlık ve hazımsızlığa faydalı olacaktır. Öğünlere salata ve çiğ sebze ekleyelim.
Ø Yaz kadar susamadığımız için içtiğimiz su miktarını kontrol etmeliyiz. Günde 8-10 bardak su yeterli olacaktır.
Ø Azalan sıvı ihtiyacını karşılamak için yeşil çay, beyaz çay, kuşburnu, ıhlamur gibi bitki çayları da günde 2 fincan eklenebilir.
Ø Balık, ceviz gibi Omega 3 kaynakları beslenmemizde yer bulmalıdır.
Ø Lif açısından zengin kuru baklagiller de havaların soğuması ile birlikte sofralarda yerini almalıdır.
Ø Probiyotik beslenme özellikle bağırsak hareketleri açısından iyi olacaktır. Süt, yoğurt, kefir miktarı arttırılabilir .
Ø A, C, E vitamini arttırmak gereklidir. Selenyum, çinko, magnezyum ve flavonoidler besinlerle alınmalı ve besin gruplarında çeşitlilik sağlanmalıdır.
Ø Geceleri uzun oturmalara bağlı atıştırmalara dikkat edelim. Zaten vücudumuz yağlanmaya meyilli hale geleceği için fiziksel aktiviteyi de bir şekilde hayatımıza eklemeliyiz.
Ø Öğün atlamayalım. Acele hayatımız içinde kahvaltı atladığımız öğün olmasın.

Uzm. Dyt. Müge Aksu BEYAZIT


Müge Aksu Beslenme Danışmanlığı

20 Ağustos 2014

Yeni Bir Mekan: Leman Kültür


Sizler için yepyeni bir mekana gittim... Bağdat Caddesi üzerinde Leman Kültür restoran açmış!
İçeri girdik üç arkadaş oturduk. Yüksek koltuklu bir masayı gösterdikleri için oturduktan sonra kendimi öne çekemedim masadan biraz uzakta kaldım...Kendimi öne ittirişim görülmeye değerdi! :) 
Sonra menü geldi... Aynı Leman Kültür dergisi gibi olan menüde fiyatlar oldukça uygun. Ayıptır söylemesi canım kahvaltılık tarzı bir şeyler istediğinden o bölüme kitlendim ve isteklerimi gelen antipatik garsona sıraladım. 
Bir kaşarlı simit bir de omlet istedim ve yanında çay... Suratıma garip garip bakan 'İlker' adındaki garsonumuz "Sizin için mi?" diye sorup öyle olduğunu öğrenince yüzünü buruşturdu. 
"Bir şey mi oldu?" dedim. 
"Size bu iki şey çok fazla da..." dedi.
Önce masada bulunan tuzluğu kafasında kırdım. Daha sonra tekmelerimle onu yere serdim ve Bezgin Bedri karakterinin saçlarına benzeyen sarı tüylerini yolmaya başladım... 
Aklımdan bunlar geçti ama yapmadım! :) 
"Ona ben karar veririm teşekkürler..." diyerek kendisini mimledim ve servis boyunca ona küstüm! :) hahaha

Yemeklere gelince, gayet lezzetliydi hepsi... Arkadaşlarım da memnun kaldılar... Ama bir mekanda garson negatif olunca yemeklere tükürdü mü diye düşündüğünüzden tam da konsantre olamıyorsunuz hiçbir şeye! :)

Zaten küçüklüğümden beri herkes "az ye" demiş, kalori hesabı sayesinde matematiğim gelişmiş... Bir de başıma garson çıktı! Valla hassas noktalarıma basmayın, bir anda yırtıcı olabilirim sevgili pompişlerim... :) Gerçi çocuk bu ince bedene bunlar fazla da demiş olabilir! Ama kardeşim sana neeeeeeee! 

Zaten millet yok o kötü, yok bu iyi diye hayata karışma meraklısıyken bir de hiç tanımadığım birinden para karşılığı küstahça tavırlar görmeeek! Çok pis döverim...! :)

Diyeceğim şu ki;

-mekan güzel,
-personel kötü,
-yemekler lezzetli,
-menü geniş...

Bezgin Bedri de Mutlu Pompiş'e dönüşürse her şey muhteşem olabilir! :) 

Sevgilerimle, 

Curcu. 





18 Ağustos 2014

Yaz Bitmeden Mutlaka Gidin...!

Bu saklı cenneti aslında sizlerle paylaşmak istemezdim ve bir tek kendime yar etmek isterdim. Ancak bu blogu açarken yazılı olmayan sözler vermiştim sizinle ilgili... ;) Sizden gizli tutmayacaktım hiçbir şey ... :)
Veee geçen gün öyle bir yer keşfettim ki hayran kaldım! 
Yaz bitmeden Fethiye Ölüdeniz taraflarında bulunan bu muhteşem mekana mutlaka gidilmeli...! Üstelik Dalaman havalimanına da sadece 70 km uzaklıkta...
Tamam şimdi bu kadar konuştuğum şey ne olabilir diye merak içindesiniz biliyorum... Sessizlikte şarkılar söyleyeceğiniz, kalbinizle şiir yazacağınız, denizin tuzunu koklayacağınız bu mekan karşınızda Perdue: 








Nasıl ama? Dediğim kadar var mı? Hadi bu hayata bir daha mı gelicez ya... Zaten her yerde savaşlar, üzüntüler, mutsuzluklar... Daha seneye çıkıp çıkmayacağımız belli değil... Hatta belki yarın belki yarından da yakın... 
Tamam tamam bunalıma girmeyin hemen... Arayın oteli yapın bir rezervasyon... Sadece 12 oda var tesiste, orada buluşalım... ;) 


Not: Pahalı gelirse, daha uygun yerler de paylaşacağım... Sakın bana sinirlenmeyin canlarım!:) 


Sizi seven ve düşünen Burcu'nuz...

Bu Sinema Başka Sinema!


"Başka Sinema" festival filmlerini ayağınıza getiriyor... Hem de festival beklemeden! "Bize her gün festival" diyerek sanatsal filmlerin en güzellerini büyük bir özenle seçen "Başka Sinema"yı sık sık duyduğum halde bir türlü gitmek kısmet olmamıştı... 
Taa ki Akmermez Cinema Pink'in bir salonunu kendilerine tahsis edene kadar... ;)
Dün Hollywood klişesi "Cehennem Melekleri 3"e gidecekken bir anda kendimi "Başka Sinema" salonunda buldum... 

Komedi türünde Fransız yapımı olan bu güzel filme bayıldım ben...Ana karakter Paul'ün iç dünyasına bizi kabul edişi ve adeta film boyunca ona adeta psikanaliz yapılışı...Paul'üniki teyzesinin tavırlarını Türk annelerinin erkek çocuklar üzerindeki baskılarına çok benzeştirdim ve bazı bölümlerde çok güldüm...;) Mutlaka izleyin! Bugüne kadar tavsiye ettiğim ne kötü çıktı he bana söyleyin! ;) 
İşte filmin konusu: 
30’larındaki Paul, iki yaşından beri ona bakan iki aristokrat halasıyla Paris’te bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Halalarının en büyük hayâli, Paul’u bir piyano virtüözü olarak görmektir. Tekdüze bir yaşamı olan Paul’un günü, oturma odasındaki piyanonun başından, halalarının ders verdiği sınıftaki piyano arasında gidip gelmekten ibarettir. 

Apartmanlarındaki Bayan Proust ile tanışana dek dış dünya ile bağını neredeyse kesen Paul, hayatın diğer yönlerini hiç deneyimlememiştir. Bu sıra dışı kadının müzikle birlikte harmanlayarak Paul’a sunduğu bitki çayı, Paul’un bastırdığı hatıralarını bir bir su yüzüne çıkartır. Bayan Proust sayesinde geçmişini keşfeden Paul, artık hayatının kontrolünü eline almaya hazırdır. 

Film, hafta boyunca anlaşmalı sinemalarda... Daha fazla ayrıntı için http://baskasinema.com/filmler/attila-marcel ;)

Sevgilerimle, 
Burcu =) 

12 Ağustos 2014

Burcu'dan Film Tavsiyesi: 'Lucy'


Beynimizin kapasitesinin yüzde kaçını kullanabildiğimizi biliyor musunuz? %10'unu kullanabildiğimiz yönündeki sözde-teoriden yola çıkan film müthiş bir işe girişiyor! Ve aksiyon dolu sahneleriyle bizlere görsel sahnelerde de heyecan dolu anlar yaşatıyor... 
Baş kahramanımız Lucy için yönetmen Luc Besson'ın ilk tercihi Angelina Jolie'ymiş ancak Jolie projeden çekilince ikinci isim olan Scarlett Johansson başrol oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor... Ve oldukça etkili bir performans sergiliyor! 
Beyninizin kapasitesinin %100'ünü kullanabiliyor olsanız neler olurdu sorusunu merak ederseniz ve bu sıcaklarda serin bir sinema salonunda keyifli saatler geçirmek isterseniz bu filme mutlaka gidin! ;) 
Sevgilerimle, 
Burcu. 






11 Ağustos 2014

Siz hiç Anafora Kapıldınız mı?


Bloga uzun zamandır yazı koyamadım. Tatil, işler derken burayı biraz aksattım farkındayım! :( 
Ama çok güzel haberlerim var size... 
Beraber Rusya'ya gidiyoruz... Şevval Sam'ın ve Tarkan'ın konserlerinde coşuyoruz...! Röportajlar yapıyoruz... Ve sağlıklı beslenmenin dibine vuruyoruz!;) 
Ama hepsinden öte beni çok gururlandıran bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. 
Kardeşim Ömer Çeşit'in kitabı "Anafora Kapılmak" geçtiğimiz günlerde basıldı ve kitapçılarda yerini aldı! Kitabın ilk baskısı tükendi bile, basının ilgisi yoğun... 
En önemlisi de güzel eleştiriler geldikçe mutluluktan zıplayasım geliyor!;) (ki zıplamam yeryüzü için zararlı hehe)

Anafora Kapılmak:

İnsan doğasındaki karmaşaları felsefi bir dille ele aldığı kitabında aşkın derinliğini ve insanı insan yapanın ne olduğuna dair arayışları paylaşıyor. Kitapta aynı zamanda, ana karakter Bay C’nin varoluşu ve bu süreçte ne tür kişilik çatışmalarına girdiğine tanık oluyoruz. Kahramanımıza göre insanlar dünyayı oldukları gibi kabullenmeyip var oluşlarını, kim olduklarını, neden ve nasıl yaşamaları gerektiğini sorguluyor.

Arka kapaktaki şu sözler herkesin kalbine dokunur cinsten: 
“Realist değil miyim yeterince? Realizm dediğiniz şey nedir ki? Realizm romantizme karşı galip gelse de realizm romantizme her daim âşık olmaya mahkûmdur. Bu da her ikisini eşit seviyeye getirir. Ölüm realistken doğum romantiktir. Her ağlayan bebek artık yeter diye sırf bu yüzden ağlar.”
"Meselenin özü dengesizce bağırmaktır yalnızken, mertliğin bozulduğu bu yıllarda kangren olmanın marifeti kalmadı, çalılıklar yoğunca sıkıştırmıştı fareleri. Yoksunluk gözlerin yaşlarındaydı. Kaburgaları gözükenler, yükseklerdeki gökdelenlere kandırılmaktaydı. O yan taraftaki çimentonun içi topraktan tükenmişti. Bir ağaç gövdesindeki yapraklar pike şeklinde uçuşarak gezindiler göklerin semasında. Kırılmak hak değil başarıydı. Kulun köpeklerle bağdaştırılamayacağı zamanlardı.”
Bu sene kendinizi sorgulamak, yeniden bulmak ve aşkın derinliklerinde kaybolmak istiyorsanız "Anafora Kapılmak" biçilmiş kaftan... Okuyun, okudukça benimle yorumlarınızı paylaşın... Ömer, insanın iç dünyasını öyle güzel yorumluyor ki hepiniz bu kitapta kendinizden bir şey bulacaksınız... Çünkü her insan hayatında birçok kez anafora kapılmıştır aslında! 
1990 doğumlu Bilgi Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu kardeşim Ömer Çeşit'i genç yaştaki bu başarısını bir kez daha kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum! ;)