14 Kasım 2015

Burcu'dan Mektup Var...

Sizin de içinizi umutsuzluk, yalnızlık, kapkaranlık bir bulutla içinizi kaplıyor mu?
Siz de alıp başınızı uzaklara, başka diyarlara gitmek için her gün dualarda mısınız?
Kötülerin gitgide arttığı bu zavallı dünyaya üzülmekten bazen kendi hayatınıza dönemediğinizi, hiç ilerleyemediğinizi fark ediyor musunuz?
Her sabah acaba daha kötü ne olabilir ki diye korkarak başınıza yorganı çekip uzun soluklu bir uykuda, olanların bitmesini bekleyesiniz var mı mesela?
Bir direniştir yaşamak demiş üstad... Ne doğru demiş...
Yaşarken iyi kalmaya çalışmak, değerlerinden ödün vermemek, maddeyi araç olarak görmek direnişin en zor kısmı sanırım...
Yanlışların hepsine doğrularla cevap vermek, uslübü bozmadan, kendi varlığında bir büyüklük görmeden oturup kalkmak yoruyor bazen insanı...
Kolay olan ne biliyor musunuz?
Kolay olan delirmek, bağırmak, çağırmak, dengesizce kırıp dökmek ... Tüm bu yaşananlara, dünyadaki, hayatınızdaki düzene boyun eğip zıvanadan çıkmak kolay olan...
Susuyoruz... Hem de çığlıklarla susuyor gönlümüz... Öyle bir susmak ki bu,
Karşıki dağlar inliyor suskunluktan...
Ölen çocuklara susuyoruz...
Sevgisizliğe susuyoruz...
Ortalarda görünmeyen, dünyayı terk etmiş insanlığa ağlayıp susuyoruz...
Susuyoruz çünkü biliyoruz ki onlar gibi olursak kaybederiz...
Önce usul usul ölür ruhumuz, sonra gönlümüz alev alır ve yanar cehennem gibi!
Sonra bir bakmışız ki, Rabbi'n aşkı yok olmuş kalpte...
Ve hepimizin nefisleri konuşur olmuş gönül penceresinden...

Barışla kalın,

Burcu.