26 Ocak 2013

PSİKOLOJİ: AFFEDEBİLMEK ya da AFFEDEMEMEK!

Affetmenin büyüklük olduğunu bilmeyenimiz yok. affetmek büyüklük ama gerçekten affedebiliyor muyuz? Ya da bugünkü davranışlarımızın ne kadarı gerçek duygularımız üzerine kurulu. İntikam alma isteği en azından karşımızdakine " dersini verme" isteği nereye kadar davranışlarımıza yön veriyor.
Gerçekten affedebilmek sanıldığı kadar kolay gerçekleşen bir süreç değil . Bir anda gerçekleşmiyor, hele lafla " affettim " diyerek hiç olmuyor. Zarar görmüşseniz ve hiç kızgınlık, üzüntü duymadan affettiğinizi düşündüğünüzde aslında gerçekten affetmiş yani bu duygunun içinizde yarattığı hasardan kurtulmuş olamıyorsunuz. Gerçekten affetmek kendinize ya da karşınızdakine acıyarak, merhamet duyarak zarar verilen şey için onun da tarafından olaya bakabilmenizi gerektiriyor. Öncelikle ne hissettiğimizin farkında olmamız olmazsa olmazlardan. Size zarar verdiğini düşündüğünüz kişiye karşı ne hissediyorsunuz? Hayal kırıklığı, öfke, karşı tarafa ya da kendinize güvenmeme. Tüm bu duyguları tanımladıktan sonra şimdi karşı tarafa geçin ve kendinize sorun: arkadaşınız, eşiniz bunu size niye yaptı? Arkadaşınız, eşiniz bunu yalnız size mi yapıyor yoksa başkalarına da benzer şekilde davrandığı oluyor mu? Tüm bu soruları samimiyetle yanıtladıktan sonra nefret etmeye veya affetmeye karar verebilecek duruma gelebiliriz.
Gidilecek yollardan biri nefret etme, intikam alma - ya da en azından dersini verme- yoluna girmeden önce bu yolun neden karşı taraf için değil de bizim için zararlı olduğuna bir bakalım. Konfiçyus'un dediğine göre bir intikam yolculuğuna çıkarken iki mezar hazırlamak gerekiyor. Yani intikam, nefret yolunda kazanmak mümkün değil. İntikam alınıp, ders verildiğinde yani karşı taraf da sizinkine benzer bir zarar gördüğünde ruhunuzun rahat etmesi pek mümkün değil. Çünkü sizin verdiğiniz zarar da tıpkı karşı taraf gibi size zarar verecektir. Eşi kendisini bir başkasıyla aldattı diye aynı duyguyu karşısındakine yaşatmak isteyenlerin, değersizlik hissi ile uğraşmak zorunda kaldıklarını mutlaka görüyorsunuzdur. Mesela arkadaşınız sizin kötü zamanınızda yanınızda olmadı diye onu aynı şekilde yanında olmayarak cezalandırmak rahatlamadan çok suçluluk duygusu ile sonuçlanır. Bu kısır döngüden çıkmak oyun sürdürüldükçe zorlaştır hatta imkansız hale gelir.
Birçok spiritüal öğretinin bize "affet, bırak gitsin" söylemini her ne kadar doğru bulsam da buradaki prematüre bırakmaların, affetmelerin uzun vadede çok da işe yaramadığını düşünüyorum. Affetmek; öfkeyi, hayal kırıklığını, karşı tarafa ve kendinize güvensizliği dönüştürme sanatıdır. Bunun için duygularınızın çokça farkında olmak ve aynı zararı tekrar tekrar görmemek için affetmek ve yola yaşananlardan ders alıp ilerlemek gerekir. Affetmek, size yapılanla yaşayabilmek zor... Ama düşünecek olursak, ilerlemek, tekamül edebilmek için ne kolay ki?  
Uzm. Dan. Psk. Ani Eryorulmaz
www. aileterapisi. biz
www. evlilikterapisi. com. tr
www. anieryorulmaz. com

Hiç yorum yok: