28 Kasım 2012

GENÇ GRAFİK TASARIMCI ZEYNEP PAK ile BAŞARI ÖYKÜSÜNÜ ve ÜRÜNLERİNİ KONUŞTUK... ;)

Zeynep Pak genç, başarılı ve azimli... Çok az bir parayla gittiği Amerika'dan dönüşünde son parasını da   matbaaya veriyor. Evde 4000 adet defter ve Zeynep birbirlerine bakarken, azmin karşısında duramayan kader kapılarını açıyor ve başarı hikayesi yazılmaya başlanıyor. 

Ben onu çok sevdim. City's Alışveriş Merkezi içindeki Good Food'da gerçekleşen röportaj boyunca çok eğlendik. Birbirimize benzeyen hikayelerimize şaşırırken ortak noktalarımızı buluverdik. 

Benim Zeynep Pak ile yolculuğum yeni başlıyor. Bu röportaj ile sizinle de tanışacak. Onun ürünlerine benim gibi aşık olacak ve yapışacaksınız!

Artık ben susuyorum. Sahne senin Zeynep Pak! ;) 



Zeynep Pak kimdir? Seni senden dinleyelim…



Aslında kim olduğum birazcık ruh halime gore değişiyor.(Gülüyor.) Bu aralar daha sakinim. Nasıl geçiyor günlerin dersen… Aslında bir kaç iş birden yapıyorum. Sürekli düşünmekle geçiyor zamanım, nasıl üretebilirim ne yapabilirim diye. Kafamda çizimler yapıyorum. Ofiste, evde, her yerde çalışıyorum.

Öz geçmişime gelirsek, İstanbul Üniversitesi’nde Peyzaj Mimarlığı  okudum. İTÜ’de Peyzaj Mimarlığı üzerine Master yaptım. Sonra çalışmaya başladım. 3-4 yıl sonra çalışma hayatından sıkıldığımı ve farklı şeyler yapmak istediğimi fark ettim.  Ve başladım Amerika’ya gitmeyi hayal etmeye…



J Ve Amerika’ya Grafik Tasarımı okumaya gittin. Bu bölüme seni yönlendiren ne oldu?

Sürekli bir şeyler çiziyordum ve her gittiğim yerden defter alıyordum. Mutlaka bir gün kendi tasarladığım defterler yapmak istiyordum. Bunun mesleği ne acaba diye araştırırken hayran olduğum grafik tasarımcı Şerifcan Özcan’a mail attım.  Hangi okuldan mezun olduğunu öğrendim. O zaman kafamda Amerika netleşti. Zaten kuzenim de oradaydı,  tanıdığım biri var diye içim de rahat etti.
Başladım para biriktirmeye. Annemle beraber yaşıyordum ve annem emekli olmuştu, yani evde para kazanacak bir ben vardım.:)

Çok da zor bir karar aslında. Burada hazır işin var… Riskli bir durum?

Çok zordu. Burada belli bir gelirim vardı. Bir hayalin peşinden gidiyordum. Eğer o dönem patronum Arzu Hanım, döndüğünde kapım sana açık demeseydi ben böyle bir şeye asla cesaret edemezdim.



Amerika’ya giderken, elinde çantaların, tek başına uçağa doğru yürüyorsun. Ne hissediyordun?

Çok heyecanlıydım. Resmen yeni bir hayata başlar gibiydim. Çok az bir parayla gittim. Bir gün patates kızartması alsam ertesi gün almıyordum. 8 kişilik bir evde kalıyordum. Sadece okul parasını biriktirip gitmiştim.

Sen gerçekten bu işi yapmak, öğrenmek için gittin yani?

Aynen! Kütüphaneden çıkmıyordum. Sürekli kitaplar okuyor, dosyalar hazırlıyordum. Amerika’da 6 ay kaldım ama hayatımdaki en faydalı dönem orada geçirdiğim dönem. Hem Parson’s hem de School of Visual Arts. İkisinden de dersler aldım grafik tasarım üzerine.

Amerika’da okurken hiç zorlanıp geri dönmek istediğin oldu mu?
Yok. Çünkü çok sevdim New York’u. Zaten mutsuz olacak kadar boş bir zamanım da olmadı. Yıllarca çalışıp orada okuyabilmek için para biriktirmiştim. Hayatımdaki en güzel zamandı. İyi ki gitmişim diye hep şükrederim.



Gelelim başarılı ‘Take Note’ ürünlerine…

Amerika’daki eğitimimi tamamladıktan sonra buraya dönünce kalan son paramla 4000 adet defter bastırdım. Ben o defterlerin çizimlerine çok önceden başlamıştım. Amerika’ya gitmeden önce elimle, gittikten sonra bilgisayarda çizimler yapmıştım. Onları baskıya gönderdim.  Hepsi hikayelerden oluşuyordu. Onları Amerika’dayken birleştirmiştim. Toplam 10 çeşit defter bastırdım. Tabii nereye koyacağız, nereye vereceğim o kadar defteri bilmiyordum. 

Defterler eve gelince, aklıma ilk İstanbul Modern geldi. Mağaza müdürlerini aradım ve gönderdim. İKSV, Santral İstanbul’a da gönderdim. Hepsinden olumlu yanıt aldım ve çok sevindim. Ama onlar da benden konsinye istiyorlardı. 10- 20 adet gönderdim ilk başta.  Defterler satıldıkça para ödeyeceklerini söylediler. Evdeki defterler bir türlü 3000’e inemedi. (Gülüyor)

Hepsiyle ticari ilişkim devam ediyor çok şükür. Hep defter yapacağım ve orada hikayem bitecek diye düşündüm. Ama farklı şeyler de yapmaya başladım.

Bu farklılıklar arasında Mavi Jeans de var. Mavi Jeans ile çalışman nasıl başladı?

İstanbul Modern benden bir proje istedi. "İstanbul konseptli ürünler yapar mısın? Biz senden tasarımı satın alıp, logomuzu koyacağız" dediler.  Tamam dedim ve onlara proje hazırladım.  Çok çalıştım. Günlerden pazardı. Mavi Jeans’te eğitim müdürü olan annemin arkadaşı Gülberk’e gidip bir fikir almak istedim. Çünkü bu proje için ne kadar teklif istemem gerektiğini hiç bilmiyordum.  Elimde dosyam Gülberk’e gittik. Ben sizin için araştırırım dedi.  Oradan çıkıp eve geldiğimde fark ettim ki dosyamı orada unutmuşum. Ertesi sabah da İstanbul Modern’de toplantım var.

Pazartesi günü Gülberk’ten bana bir telefon geldi, "Zeynep ben Mavi Jeans’e senin dosyanı gösterdim. Mavi Jeans bunları almak istiyor. Seni birazdan Mavi Jeans’ten Pınar Hanım arayacak" dedi. İnanamadım! Ve böyle başladı Mavi Jeans’le çalışma hikayem. Şimdi İstanbul konseptli tişört tasarımlarımı alıyorlar.  Nitekim İstanbul Modern ile  de o projem olmadı. Çok enteresan. İstanbul Modern istedi, Mavi Jeans’e nasip oldu. (Gülüyor…)




Yani ilham kaynağın?

İstanbul. J

Ürünlerinin benzerlerinden ne farkı var?


Bunu benim yorumlamam zor gibi. Ama benim istediğim şey ürünlerimi alanlar, onlara bakınca gülsünler. Ürünlerime güzel yerine komik demelerini tercih ederim.

Çanta, önlük, Amerikan servisleri de yapıyorsun?

Evet, onların da tasarımlarını yapıp bir çok yere veriyorum.



Ne kadar zamanda yeni bir ürün ortaya çıkarıyorsun?

Hiç belli olmuyor! Aklıma bir şey gelir gelmez çiziyorum ve ürettiriyorum. Eğer o anda elimde para yoksa bekliyorum, param olunca ürettiriyorum.

Ürünlerine bayıldım! Eminim herkes bayılacak. Nasıl ulaşabiliriz bu güzelliklere?

info@mytakenote.com ya da zeyneppak@gmail.com adreslerimden bana mail atıp sipariş verebilirler.

Online alışveriş tercih etmiyorlarsa;
İstanbul Modern, İKSV, Harikalar Dükkanı, Leyla Butik, Mektup, Santral, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar’daki Old Bazaar’dan ulaşabilirler.


Ürün fiyatların?

15-45 TL arası…

Peki Zeynep Pak’ın hedefleri neler? Kendini 10 sene sonra iş hayatında nerede, nasıl hayal ediyorsun?

10 seneyi bırak seneyi hayal edemiyorum. (Gülüyor.)
Take Note devam ederken, Mavi Jeans gibi başka markalarla da çalışmak çok isterim. Daha çok kitleye ulaşmak en büyük hedefim.



Zeynep Pak'a bu güzel röportaj için teşekkür eder başarılarının devamını dilerim! ;)
Ayrıntılı bilgi için:

http://zeynep-pak.blogspot.com/

27 Kasım 2012

Burcu'nun Playlist'i! :)

Kış mevsimi soğuk çehresini göstermeye başladı hepimize. Yazdan kalma günlere el sallayıp vedalaştık anılarla... 

Kış... Kar kapatırken yolları, kalbimizin ısındığı mevsim. Yağmur haşin haşin yağarken üzerimize, göz yaşlarımızı sildiğimiz aylar. Hoş geldin dediklerimizle vedalaştığımız, vedalaştıklarımızın ardından buğulu gözlerle baktığımız günler. Ve bugünlerde can dostumuz şarkılar... 

Size içimi kıpır kıpır eden 3 şarkı seçtim. Kışın soğuk havası bu şarkıların sıcaklığıyla etkilemez bizleri... 

Sevgilerimle, 
Burcu. 



GRİPİN- YALNIZLIĞIN ÇARESİNİ BULMUŞLAR... 



GRUP SEKSEN DÖRT- KENDİME YALAN SÖYLEDİM... 


GÖKSEL- YALNIZ KUŞ... 



P.F. CHANG'S AÇILDIIII ! ;)


Etiler Nispetiye Caddesi'nde açılan P.F. Changs'e gidişim takipçim Semin'in mailiyle hızlandı. "Burcuu, hadi git ve yaz, yorumlarını bekliyorum..." diye şeker mi şeker bir mail attı. 

Ben de zaten yemek düşkünü bir insan olarak, kapının girişindeki dev atların arasından havalı havalı yürüyeceğim günün hayalini kuruyordum. :) 

Dünyaca Ünlü P.F.Chang's China Bistro'nun Türkiye'deki ilk restoranı oldukça leziz ve görkemli... İçeri girince güleryüzlü çalışanları tarafından karşılanıp, dolu masaların arasında ilerledik.  Masaya otururken açlıktan midem gurulduyordu!:) 

Arizona Scottsdale'de 1993 yılında kurulan ve dünyada 225'den fazla şubesi bulunan bu zincirin bu kadar başarılı olmasının sebebi mutlaka yemek, ambiyans, servis üçlüsünde gizli... 



Masanızla ilgilenen garson, size çok özel bir sos yapıyor özene bezene. Siz de o sırada menüden ağzınız sulanarak bir şeyler seçmeye çalışıyorsunuz. Size tavsiyem! Kaç kişi olursanız olun, mutlaka yemekleri ortaya isteyin... Çünkü porsiyonlar büyük... Birkaç farklı yemeği tatmak da çok zevkli. ;)

ÖNEMLİ: Rezervasyon alınmıyor. Öğle ve akşam saatlerinde yoğunluktan sizi barda bekletebiliyorlar. Ama hemen sıra geliyor. ;)  Ben beklemek istemiyorum ve sakin saatlerinde gitmek istiyorum derseniz, 16.00-17.30 arasını tavsiye ederim. ;) 


Restoran iki katlı... İşte üst katı! ;)


Burcu'dan Tavsiye: 
P.F.Changs'e giderken aç gidin ki her şeyi doyasıya yiyin.;)
Gelmeden önce bir gün diyet yapın ki yedikleriniz sizi pişman etmesin! ;) 
Amaaan, korkmadan yiyin, sonra Serap Tolaz'ın maydanoz kürünü uygularsınız. ;) İyi ki Yaşamın Tatları var değil mi ama! :) 


Mutlaka Mideye İndirin! :) 
Dynamite Shrimp

MuShu Chicken

Sesame Chicken

Bitmediii! :) 
Başlangıçlardan: Chang's Chicken Lettuce Wrap's 
ve etlerden: Mongolian Beef 

Tavsiyelerim bunlar, ama yedikten sonra biz çok susadık, ertesi gün kilo aldık, Allah seni bildiği gibi yapsın Burcu gibi şeyler duymak istemiyorum. :) 

Kişi başı fiyata gelince, içkisiz 50 TL

Görüşürüz Çin Çan Çon'lar! ;) 

Son bilgi: Restoranda 170 kişi çalışıyor. Hepsinin ellerine sağlık!;) 

                                    





26 Kasım 2012

PSİKOLOJİ: İçe Bakış, Gerçek Oluş ve İlişkiler...


Günümüz ilişkilerinin çok yüzeysel yaşandığı, maddi ve manevi çıkarların gerçek ilişkinin üzerinde tutulduğu , bu yüzden de kişinin mutluluğundan çok bedbaht oluşuna neden olan ilişkilerin yaşandığı en sık rastladığım şikayetlerin başında geliyor. Kadın, erkek ayrımı olmaksızın, ilişkilerinde sorun yaşayan herkesin ortak derdi bu: “ilişkiler neden bu kadar sığ, yüzeysel yaşanıyor ve neden içinde samimiyet, gerçeklik olan ilişkiler gitgide azalıyor?” Bu soruların cevabını yıllar önce aslında Shakespeare vermiş. Sheakspeare’in ölümsüz eseri Hamlet’te baba Polonius Paris’e gitmek üzere gemiye binmekte olan oğlu Laertes’e şu öğüdü verir “Gerçek ol”. Gerçek olmak, yani kendine karşı gerçekten dürüst olmak, başkalarına değil, yalnız ve yalnız kendine dürüst olmak için dürüst olmak, gerçek bir ilişkinin doğru anahtarı olabilir mi?
Bu sorunun cevabı kocaman bir evet. Hem de bilimsel tarafından. Ohio Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada kişinin kendisini açık ve objektif olarak görme yetisi yani içe bakabilme kapasitesi ve başkalarına, inandıklarına paralel olarak dürüst ve gerçek olarak davranabilmesi ile romantik ilişkileri arasındaki etkileşim incelenmiş. Yani psikologların “hakiki olabilme” olarak tanımladıkları kategoriye uyup uymadıkları araştırılmış katılan deneklerin. Bir başka deyişle “öyle ya da böyle, ne olduğumun farkındayım” diyebilme özelliği . Yani aslında başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü falan değil de gerçekten günahı ile, sevabı ile kendinizi nasıl görebildiğiniz ve bunu söyleyebilme, bir şekilde itiraf edebilme yetiniz. Araştırma sonucunda kendilerine “dürüst” davranan erkek ve kadınların, ilişkilerindeki kişiye karşı da dürüst, samimi ve zarar verici olmayan şekilde davrandıkları ortaya çıkmış. İlişkilerinde bu şekilde davranan, hakiki olabilen bireylerin diğerlerine göre kendilerini daha iyi hissetmeleri de araştırma sonunda bulunan bir başka bulgu.


Amy Brunell tarafından yürütülen bu çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından bir tanesi de kendilerinin farkında olan erkeklerin genellikle aynı özelliğe sahip kadınlarla eşleşmelerine ve sağlıklı ilişkiler yürütebilmelerine rağmen kendilerine karşı dürüst, ne olduklarının farkında olan kadınların ise her zaman benzer özellikte erkeklerle birlikte olmayışları ve bu ilişkilerin de her zaman çok sağlıklı olamayacağı. Brunell’e göre bu farklılık toplumun cinsiyetlere yüklediği sorumluluklar sonucu oluşmakta. Yani bir ilişkide samimiyet kurmak, bunu sürdürmek kadınların işi olarak görüldüğü için, salt kadının kendi eksikliklerinin farkında oluşu bir ilişkiyi sağlıklı yapmaya yetmiyor.
Kendimize karşı dürüst olmak? Hayatların başkaları için feda edildiği, görüntünün her şey olduğu toplumlarda insanın kendine karşı dürüst olması söylenmesi çok kolay, yapılması en zor işlerden olsa gerek.Başkalarının bizim ne olduğumuza, ne olmadığımıza karar vermelerine izin verdiğimiz , benliklerimizi onaylamaları için çırpındığımız bir dünyada gerçek olabilmek. Hem onaylanma arayıp, hem de kendimizi keşfedebilmek, ne olduğumuzu, ne olmadığımızı. Yalandan gerçek çıkartmak gibi bir şey herhalde bu.
Zor da olsa kişinin kendi güçlü ve zayıf yönlerini görebilmesi için etrafındaki sesleri susturmalı diye düşünüyorum. Çünkü sağlıklı bir ilişki, ancak ve ancak sağlıklı sınırları çizebilen, gerçek, açık ve dürüst davranabilen bireylerle mümkün. Evet kendimize karşı dürüstlük kolay değil, kişinin incinebilmesi de mümkün bu süreçte ama gerçek bir yaşam için azıcık incinmeyi göze alabilmek çok mu ağır bir bedel?

                         Uzm. Dan. Psikolog Ani Eryorulmaz

24 Kasım 2012

Contemporary Istanbul'u Beraber Gezelim!;)

Contemporary Istanbul'un açılışına büyük bir heyecanla gittim. Nasıl kalabalıktı anlatamam! Türkiye'de sanatseverler gitgide artmakta diye düşünürken, bazı insanların sadece birbirine bakmaya geldiklerini fark edip üzüldüm. Olur böyle vakalar, Burcu yakalar! diyerek geçtim hepsinin yanından, odaklandım resimlere.

Tabii ki arada tanıdık simaları görünce sizler için fotoğraf da çekindim. :)
Bu kıza bayılıyorum! Eda Taşpınar, tüm zerafetiyle tabloları inceliyordu. Bulmuşken röportaj sözümü de aldım!:) 


 Feryal Hanım o gün her zamanki gibi harikaydı!;)




Şimdi sergiye geçelim ve dilerseniz sizler için seçtiklerime bir bakalım ;) 


İnanın ben de korktum!:)


Hayranı olduğum sanatçı Burhan Doğançay ve ben ;)

İşte bir Burhan Doğançay Resmi 


Behzat Ç. ve Ekürisi :)


Bu çok enteresan bir parça. Amerika'nın nasıl kapitalist sistemin parçası olduğunu anlatıyor. 
Contemporary Istanbul için yarın son gün, kaçırmayın!:) Benim daha gezemediğim yerler de var, oraları da siz gezin bana anlatın!;)