26 Kasım 2012

PSİKOLOJİ: İçe Bakış, Gerçek Oluş ve İlişkiler...


Günümüz ilişkilerinin çok yüzeysel yaşandığı, maddi ve manevi çıkarların gerçek ilişkinin üzerinde tutulduğu , bu yüzden de kişinin mutluluğundan çok bedbaht oluşuna neden olan ilişkilerin yaşandığı en sık rastladığım şikayetlerin başında geliyor. Kadın, erkek ayrımı olmaksızın, ilişkilerinde sorun yaşayan herkesin ortak derdi bu: “ilişkiler neden bu kadar sığ, yüzeysel yaşanıyor ve neden içinde samimiyet, gerçeklik olan ilişkiler gitgide azalıyor?” Bu soruların cevabını yıllar önce aslında Shakespeare vermiş. Sheakspeare’in ölümsüz eseri Hamlet’te baba Polonius Paris’e gitmek üzere gemiye binmekte olan oğlu Laertes’e şu öğüdü verir “Gerçek ol”. Gerçek olmak, yani kendine karşı gerçekten dürüst olmak, başkalarına değil, yalnız ve yalnız kendine dürüst olmak için dürüst olmak, gerçek bir ilişkinin doğru anahtarı olabilir mi?
Bu sorunun cevabı kocaman bir evet. Hem de bilimsel tarafından. Ohio Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada kişinin kendisini açık ve objektif olarak görme yetisi yani içe bakabilme kapasitesi ve başkalarına, inandıklarına paralel olarak dürüst ve gerçek olarak davranabilmesi ile romantik ilişkileri arasındaki etkileşim incelenmiş. Yani psikologların “hakiki olabilme” olarak tanımladıkları kategoriye uyup uymadıkları araştırılmış katılan deneklerin. Bir başka deyişle “öyle ya da böyle, ne olduğumun farkındayım” diyebilme özelliği . Yani aslında başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü falan değil de gerçekten günahı ile, sevabı ile kendinizi nasıl görebildiğiniz ve bunu söyleyebilme, bir şekilde itiraf edebilme yetiniz. Araştırma sonucunda kendilerine “dürüst” davranan erkek ve kadınların, ilişkilerindeki kişiye karşı da dürüst, samimi ve zarar verici olmayan şekilde davrandıkları ortaya çıkmış. İlişkilerinde bu şekilde davranan, hakiki olabilen bireylerin diğerlerine göre kendilerini daha iyi hissetmeleri de araştırma sonunda bulunan bir başka bulgu.


Amy Brunell tarafından yürütülen bu çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından bir tanesi de kendilerinin farkında olan erkeklerin genellikle aynı özelliğe sahip kadınlarla eşleşmelerine ve sağlıklı ilişkiler yürütebilmelerine rağmen kendilerine karşı dürüst, ne olduklarının farkında olan kadınların ise her zaman benzer özellikte erkeklerle birlikte olmayışları ve bu ilişkilerin de her zaman çok sağlıklı olamayacağı. Brunell’e göre bu farklılık toplumun cinsiyetlere yüklediği sorumluluklar sonucu oluşmakta. Yani bir ilişkide samimiyet kurmak, bunu sürdürmek kadınların işi olarak görüldüğü için, salt kadının kendi eksikliklerinin farkında oluşu bir ilişkiyi sağlıklı yapmaya yetmiyor.
Kendimize karşı dürüst olmak? Hayatların başkaları için feda edildiği, görüntünün her şey olduğu toplumlarda insanın kendine karşı dürüst olması söylenmesi çok kolay, yapılması en zor işlerden olsa gerek.Başkalarının bizim ne olduğumuza, ne olmadığımıza karar vermelerine izin verdiğimiz , benliklerimizi onaylamaları için çırpındığımız bir dünyada gerçek olabilmek. Hem onaylanma arayıp, hem de kendimizi keşfedebilmek, ne olduğumuzu, ne olmadığımızı. Yalandan gerçek çıkartmak gibi bir şey herhalde bu.
Zor da olsa kişinin kendi güçlü ve zayıf yönlerini görebilmesi için etrafındaki sesleri susturmalı diye düşünüyorum. Çünkü sağlıklı bir ilişki, ancak ve ancak sağlıklı sınırları çizebilen, gerçek, açık ve dürüst davranabilen bireylerle mümkün. Evet kendimize karşı dürüstlük kolay değil, kişinin incinebilmesi de mümkün bu süreçte ama gerçek bir yaşam için azıcık incinmeyi göze alabilmek çok mu ağır bir bedel?

                         Uzm. Dan. Psikolog Ani Eryorulmaz

Hiç yorum yok: