11 Ekim 2012

ÖZLEM YILDIZ SERTER İLE RÖPORTAJ BAHANE SOHBET ŞAHANE! ;)


Özlem Yıldız Serter nasıl bir ailede büyüdü?

Annem ev hanımıydı, babam tekstille uğraşıyordu. Şimdi emekli oldu. Çocukluğumdan hatırladığım, babam hep çok erken saatte kalkıp işe gider ve geç saatte gelirdi.  İşi hep uzaktı Merter'deydi sonra İkitelli taraflarına gitti. Annem ev hanımıydı. Ben hep kendi işini kendi halleden bir çocuktum. Belki de bu burcumun özelliği. 

Hangi burç?

Başak burcuyum. Bebekken bile karnım acıksa ağlamazmışım. Şimdi de öyle canım yansa da hiç belli etmem. İçime atarım. Aslında onayladığım bir huy değil bu. Allah'tan annem ben bu işlere girmeye başladıktan sonra çok yardımcı oldu bana. Annem değil sanki menajerim gibiydi. Çünkü 17-18 yaşlarında başladım bu işe. Pırıltılı bir dünyanın içine giriyorsun, şöhret hoşuna gidiyor, para kazanmaya başlıyorsun. Görüşmelere hep birlikte giderdik. Hakkımı arayamadığımdan, para konularını hep ona paslardım. Onun varlığı sayesinde işimde hep doğru kararlar verdim. Evlilikle birlikte 4 yıl kadar ara verdim işime. Oğlum büyüyüp kendime ayıracak zamanım olunca ve özleyince geri döndüm işime.




Çok samimi bir yapın var. Bu samimiyet iş hayatında sana zorluklar yarattı mı?

Aslında çok samimi olamıyorum hemen herkesle. Yani bu,  ekrandan beni tanıyıp severek yanıma gelene karşı soğuk davranmak anlamında değil. Arkadaşlık ortamlarında hemen sıcak ilişki kuramıyorum. O insanı hemen içime almıyorum. Önce incelerim, tartarım, ondan sonra iç dünyama alırım. Öyle çok  da konuşkan değilimdir. Bakma bizim elektriğimiz tuttu şu anda konuşuyorum. (Gülüyor.) 
Bu durum çocukluk zamanımda daha fazlaydı, şimdi işimden dolayı kendimi açtım. Ortaokul-lise yıllarında öğretmenlerimle konuşurken gözlerim dolardı yere bakardım hemen. Bu kadar mı mahcup olur bir insan? O yüzden de hakkımı hiçbir zaman arayamadım. Çocuklukta da öyle, iş hayatında da öyle. 

Peki bu seni yıprattı mı içten içe? 

Tabii ki... İçime atıyorum. Ve bunun avantaj değil aslında dezavantaj olduğunu görüyorum. Hakkını aramazsan hak sana verilmiyor. Peşinde koşman lazım. Bu kadar zamandır bu işi yaptığım için artık yeni yeni sesimi yükseltip varlığımı insanlara belli edebiliyorum. 


Kardeş var mı?

    Benden üç buçuk yaş küçük bir kız kardeşim var. Ben bu işleri yaparken, o hiçbir zaman hiçbir karede görülmek istemedi. Yıllar önce bir gün, rahmetli Yener Süsoy Hürriyet Gazetesi için benimle röportaj yapmak üzere eve geldi. Ailem de olacaktı röportajda.  Kardeşim kendini odaya kilitledi çıkmamak için röportaja.  Nasıl biliyor musun? Saatlerce dil döktü Yener Süsoy... O, yine de çıkmadı. Ve okulda, iş hayatında arkadaşlarına falan beni hiç anlatmaz. Herkes sonradan öğrenir ve şaşırır "Aa sen Özlem Yıldız'ın kardeşi misin" diye. O çok azimli, kendi ayakları üzerinde durmak için mücadele etmiş bir kızdır. Kendi başarmak istemiştir her şeyi. Okulu bitirdi, ben Kanada'ya gideceğim yabancı dil öğrenmeye dedi ve gitti. Ben mesela korkarım.  Annemden, babamdan uzak yabancı bir ülkeye gidemem.  Birbirimizden çok farklıyız o açıdan :) 
   Bir de anımız var. Küçükken  mahallede bir kız bana tokat atmıştı. Bizimki benden 3.5 yaş küçük, gelmişti sen ablama nasıl vurursun diye vurmuştu kıza :) Ben de hala bakıyordum o sırada şaşkınlıkla, boynu bükük bir şekilde... Ben hala öyleyim. İnsanları kırmak istemem, arkadaşlık ilişkilerimi iş için bozmak istemem. Ama bunu çok suistimal edecek kişi oldu özellikle de bu işi yapmaya başladıktan sonra. 
    
  Aşka gelelim:) Aşk senin için ne demek? 
   
    Aşk, herkesin kendine göre farklı anlatabileceği, yaşla ve yaşadıklarınla ilgili daha farklı tanımlanabilecek bir şey. Mesela, 17-18 yaşında ayaklarımı yerden kesecek 1.90 boyunda, yeşil gözlü, kumral bir adam gibi cümleler kurabilirsin aşk için.  Ama belli bir yaştan sonra, özellikle hayatın ve evliliğin ne olduğunun farkına vardıktan sonra aşkla ilgili kavramın değişiyor. Belki çok klasik gelecek ama hayatta aşkın sadece bir erkekle kadın arasında olmadığını görüyorsun.  Çocukluğumdan beri en büyük hayalimdi anne olmak. Şimdi hayattaki en güzel, en yüce ve karşılıksız duygunun ki bunun adına aşk deniyorsa eğer, çocuğunla arandaki bağ olduğunu görebiliyorsun.  Kadın-erkek ilişkilerine dönecek olursak, karşılık bulduğu zaman aşk gibi olmuyor.  Hep bir çıkmaza girip acı çekince aşkı hissediyoruz. Birisi için uğraşmak, peşinden koşmak, göz yaşı dökmek aşkın tarifini sorunca direkt aklıma gelen haller.

Genç kızlara evlenirken nasıl bir aday seçmelerini tavsiye edersin?


    Yaş ilerledikçe insanın evlilikten beklentisi de değişiyor. Bir de ben tanınan bir insanım, yaptığım işe saygı duyacak ve beni taşıyabilecek bir insan olmalı diye düşünüyordum. Evi çekip çevirecek güçte olmalı diyordum. Arkadaş olup, iyi vakit geçirebilmek çok önemli. Geçirdiğin günün sonunda, gidip onunla dertleşebiliyorsan, onunla paylaşabiliyorsan her şeyi bu süper bir şey. Ortak zevklerinin olması da çok önemli, ortak noktada buluşabilmek çok önemli. Mesela o maç izlemek istiyor, sense bir film... Biraz oradan biraz buradan ortada buluşmalı.


Sence evlilikte kadına düşen görev nedir?



Ben ona hiç katılmıyorum. Genelde kadın hep alttan alan taraf, sesini hep alçak tutması, bir şeylere boyun eğmesi gereken taraf gibi lanse ediliyor ama bence kadın ve erkek eşit evlilikte.  Her iki tarafın da aynı şekilde fedakarlık yapması gerekli.  Ama tabii ki eşinin huylarını biliyorsun. Onun sinirleneceğini bildiğin noktaların üzerine gitmemek lazım. Bile bile kavgayı körüklemek de yersiz. Karşındaki erkekle hayatını birleştirdiysen, senin eşinse huylarını da biliyorsan, alttan alabilirsin. Bir o, bir sen...

Sinan Serter’in maddi durumu çok konuşuldu?Gerçekten var mı böyle bir şey?


     O konuyla ilgili çok şey yazıp çiziliyor. Ben hiç bir yerde bir açıklama yapmıyorum. Çünkü bugüne kadar benimle ilgili bana sorulan sorular vardı. Ama bu benimle ilgili değil eşimle ilgili olduğundan onun adına bir şey söylemek istemiyorum.  Bu sadece ben ünlü olduğum için magazinde haber oldu ve bir şekilde duyuldu.  Aslında herkesin başına gelebilecek bir durum. Herkesin hayatında dönem dönem böyle zamanlar oluyor. Bu atlatılmayacak bir dönem değil, bunu eşimin adına söylüyorum.  Büyütülecek, bu kadar haber olacak ve uzatılacak bir mevzu değil.  Gelip geçecek herkesin hayatından geçtiği gibi. 
    
  Bu haberlerden dolayı kırıldın mı?


Bu yaptığım işin bir parçası. Eğer benim mesleğim buysa ve benimle ilgili her şey haber yapılıyorsa, yaptığım tatil, yaptığım iş, çocuğum... İş oraya gelince haber yapmayın demek bencillik olur.  Yalan haber olsaydı nereden çıktı derdim. Ama doğru haber olunca keşke olmasaydı da yazılmasaydı diyorum.  Benim kırıldığım hiç kimse yok. Ama bazen olay çarpıtılıyor ve farkı boyutlara getiriliyor.

Senin televizyona dönmeni bununla bağdaştırdılar öyle olmadığı halde değil mi mesela?
Öyle bile olsa bu utanılacak bir şey değil sonuçta bu benim yaptığım bir iş. Ben işime geri dönmekten dolayı çok mutluyum. Bu dönem geçse bile işimi yapmaya devam edeceğim ve bırakmayacağım. Ancak bir bebek söz konusu olursa ara vermeyi düşünürüm.


Düşünüyor musun bebek peki?


Şu anda bir oğlum var ve zor bir hamilelik dönemi geçirdim.  Tekrar aynı şeyleri yaşama korkusu hep var içimde. Ayrıca tekrar yaşamayacağımın bir garantisi yok.  Çünkü ilki erken doğum olduğu için ikinci hamileliğimde doktorların önlem alması gerekecek.  Belki 9 ay yatmam gerekecek. Bunları göze almak şu anda zor geliyor. Ama Demir'in kardeşi olmasını, bir kızım olmasını çok istiyorum.  Bunların hepsi zamanla, hayırlısıysa olacak şeyler.


Demir şimdi okula başlıyor? Ondan ayrılmak zor geldi mi?

    Yok. Bir anne ve çocuğun 24 saat dip dibe olmasını çok sağlıklı bulmuyorum. Onun da kendine ait, kendine özgü zamanları olması gerektiğini düşünüyorum. Mesela artık rahatsız olmaya başlıyor, ben yakınındaysam. O da artık bir birey olduğunu fark ediyor ve kendi arkadaş gruplarıyla vakit geçirmek istiyor.  
Okulun da çok faydası oluyor. Bir çok arkadaşım bana çok erken verdiğim söyledi ama o kadar olumlu geri dönüşleri oldu ki Demir'in... Erken doğduğu için Demir geç yürüdü, geç konuştu, yemek yerken çok zorluk çekiyordu özellikle sıvı gıdalardan katıya geçerken çok zorlandı. Uyku düzeni çok farklıydı, ayakta sallayarak uyuyordu. Ama okulda, arkadaşları yemek yerken o da yemeye başladı, onlar örtüyü çekip uyumaya başlayınca, o da sallamadan uyuyabileceğini görüp onlar gibi uyumaya başladı.  O yüzden çok doğru bir karar verdiğimi gördüm.  Şunu da söyleyeyim, bunları yaparken hiçbir zaman zorlamadım Demir'i okula gitmeye. Önce denedim. Bir saat götürdüm, iki saat götürdüm mutlu oldu, sonra yarım gün yazdırdım.  Arkadaşları tam güne devam etmeye başladığı zaman "Anne ben neden eve dönüyorum" diyince, ben de tam gün yazdırdım.  Yani oğlumla birlikte karar verdik buna. 

Okulunu seçerken neye önem verdiniz?


    En önemli şey yakın olması açıkçası. (Gülüyor)
 
  Hangi okula verdiniz?

     Ted Koleji.


  Oğlunla ilgili en duygusal anın hangisi?

    Doğduğu an her anne gibi kucağıma alamadım, yüzünü göremedim. Hemen alıp götürdüler ve hortumlara bağladılar.  O an, onun yaşaması için ettiğim duaları anlatamam. Duygusallığın da ötesinde bir andı benim için.  Bir hafta sonra hemşireler sana bugün bir sürprizimiz var ilk defa göğsüne alabilirsin ama aletten çok uzaklaşmadan çünkü kordonlara bağlı sen yaklaş senin göğsüne dokunduracağız dediler. İşte o zaman anne olduğumu hissettim. Onun bana ait olduğunu ve aramızda bir bağ olduğunu hissettiğim en duygusal anımdı benim. 

Televizyona gelelim. Seni ekranlarda görmek istiyoruz... Bu sene program olacak mı?

    Evet. Bir şeyler olacak bakalım sürpriz. (Gülüyor)

   O programlarda hala heyecan hissediyor musun?

   Kendi programlarımda ilk günlerde her zaman çok heyecanlı olurum. Hatta tam kendim olamam ama ikinci günde geçer o heyecanım hemen rahatlarım. 

   Merak ettiğim bir şey daha var. Mesela programına gelen konuklardan gıcık olduğun biri olursa nasıl davranıyorsun? Belli ediyor musun?

   Evet. Renk vermemem lazım ama bende hemen belli oluyor. O biraz da gündelik hayatımdaki halimle alakalı. Ben hiçbir zaman sevmediğim bir insana "ayy canııım, çok özledim!" diye yalancıktan rol yapamam.  Mesafeli dururum ve ondan haz almadığımı o kişi de etraftakiler de anlar.  İyi bir şey değil belki de politik olmak lazım. Ama yapamıyorum. :) Gelen konuk dediğin gibi olduğunda tabiki bende programlara gidiyorum. Oralarda nasıl ağırlanmak istiyorsam gelen her konuğa da aynı ihtimamı gösteririm hiçbir zaman saygıda kusur etmem.  Onu üzecek veya rencide edecek bir şey sormam. Sevmediğim bir insan da olsa onu asla zor durumda bırakacak bir şey yapmam.  Ama iltifat dolu sözler çıkmaz ağzımdan açıkçası. :) 

   Bazı programlarda görüyoruz program akıp gidiyor, bazısında da konuk tutuk olunca sunucu için zor oluyor değil mi? 
    
   Evet. Çünkü herkes aynı olmuyor kamera karşısında.  Kimisi çok konuşkandır ama kamera önüne çıkınca sessizleşir. Tek tük cümleler kurar. İşte o dünyanın en zor konuğudur. O zaman senin onu açmak için uğraşman lazım. 

     Televizyonda program sırasında başına gelen en komik olay ne?

     Sabah Şekerleri ve Çarkıfelek'te aynı anda çalıştığım yoğun dönemimde birkaç kere bayıldım canlı yayında. Yemek yemeği unuttuğum için ve bünyem o yoğun tempoyu kaldırmadığı içinmiş.  Komik değil ama traji-komik bir durumdu;) 


  Peki fitliğine gelelim :) Bir formülü var mı?


   Hayatımda hiç ölümcül diyetler yapmadım.  Yaz başı, mayıs-haziran gibi kışın almış olduğum 1-2 kiloyu vermek için dikkat ederim.  Her şeyin tadına bakarım.  En çok sevdiğim şeylerden biri patates kızartmasıdır mesela. Ama her öğün yemem, bilirim ki onu yediğim zaman bir iki gün dikkat edeceğim sebze, zeytinyağlı, salatayla... Zaten böyle yapınca o dengeyi kuruyor vücut.  

  Hiç diyetisyen yardımı aldın mı?


  Hayır.  Hamilelik dönemimde 8 kilo almıştım erken doğum yaptığım için.  5 kilo normal doğum olduğu için doğumda gitti.  3 kilo da bir ayın içinde gitti.  

   Şu anda kaç kilosun ve kaç bedensin?

   52 kiloyum, 34-36 bedenim.  

   Spor yapar mısın?


   Yaparım ama düzenli değil.  Gitmeyince rahatsız olan tiplerden değilim. Hayatıma çok oturtamadım sporu. O da neden? Miskinlik ve üşengeçlikten.:) Bir de kapalı ortamda spor beni sıkıyor. Onun yerine oturduğum sitede açık havada yürüyüşler yapmak çok hoşuma gitti.  Akşam üzeri çok zevkli oluyor. Kilo vermek için değil ama kendimi zinde ve fit hissetmek için.

   Aynı zamanda çok da kaslı duruyorsun?

    Bu biraz dans yarışmasından oldu. Sadece 2 ay sürdü ama bana 22 ay gibi faydası oldu. Günde 6-8 saat çalışıyordum yemek molası bile vermeden. Su içiyordum aralarda. Nasıl ter atıyorsun anlatamam, vücudun her yeri çalışıyor.

  Yarışmada kaç kilo verdin?

    4.

   Eğlenceli miydi öyle bir yarışmada olmak?

    Çok zevkliydi. Ama işin içine her hafta elenebilecek olma duygusu girince çok stresli olmaya başladı. Bir de yaptığın başka işlerle tanınıyorsun ve dansı hiç bilmiyorsun . O yüzden rezil olmayayım diye çok gayret gösterdim(Gülüyor) Bacaklarım, her yerim yara bere içindeydi düşün...

   Survivor'dan teklif gelse katılır mısın bundan sonra?

   Yok.:) Yarışma stresi bana göre değil. Ben çok sorumluluk sahibi bir insanım. Dans yarışmasında da olaya eğlence gözüyle bakamadım. Gece 3-4 kere yatakta gözüm kapalı koreografiyi tekrarlıyordum. Psikopata bağlamıştım resmen :)


   Eşin de çok destekledi seni değil mi bu konuda?

   Çok. Onu da eleştirdiler sen nasıl eşine izin verirsin, elin adamıyla dans ediyor diye. Ona rağmen hep arkamda durdu sağ olsun.

Sosyal medya çok aktif... Her konu eleştirilebiliyor. Bu seni korkutuyor mu?


   Korkmuyorum ama yazdığım her şeye de dikkat etmek durumunda kalıyorum imla hatasına kadar.

  
    Mesela kötü bir eleştiri aldığın zaman bunun üstesinden nasıl geliyorsun?

   Çok takılmamaya çalışıyorum. Eskiden üzülürdüm. Yazılan her haberin ardından onu ispatlamak, ben öyle değilim demek için çok çabalardım. Şimdi sosyal medyanın varlığı bize çok avantaj sağladı çünkü kendimizi ifade etmek için birinci ağız ve en doğru adres.  Yazdığım zaman benim bir açıklamam oluyor ve burada yazdığım her şeyin yarın bir gün gazetelerde çıkacağını biliyorum. 

 Bu kadar dürüst bir insan olarak fotoşop hakkında ne düşünüyorsun?

   Ben çok başvurulması taraftarı değilim çünkü bambaşka tipler çıkıyor.  Mesela benim de televizyon programları için fotoğraf çekimlerim oluyor. Bir bakıyorum ben gibi değil resimler.  Olmazsa olmaz bir şey haline gelmiş ama mecbur kalmadıkça kullanılması taraftarı değilim.


Çok güzel giyiniyorsun ve bunları sosyal medyada zaman zaman paylaşıyorsun… Giyinirken modayı takip eder misin? 

    Modaya meraklıyım. İnternette moda sitelerini, bloglarını takip ederim. Ama komik duruma düşeceğim önümüzdeki aylarda giyilmeyecek şeylere asla para yatırmam.  Kendi fiziğimi bilirim, bana yakışacağını düşündüğüm, içinde kendimi rahat ve güzel hissettiğimi giyinirim.




   Sana yakışmayan şeyler mi var? (Gülüyoruz)

    Evet! :) Diz altı etekler bana yakışmaz mesela bacaklarım çok zayıf olduğu için. Bol elbiseleri tercih etmem. Hamilelik günlerim aklıma gelir nedense. 

ZIPIR SORULAR:
Seni en etkileyen filmler?
    Pretty Woman, Bodyguard.
Hayatına adapte ettiğin bir özlü söz?
Özlü söz değil de şarkı var bu aralar çok dilimde. Su akar yolunu bulur eğer inanırsan diye.( Gülüyor)
Good Food’u nasıl buluyorsun?
    Çok güzel ve başarılı buluyorum. Hem ortamı hem yemekleri çok lezzetli. 
Good Food’a ne kadar sıklıkta geliyorsun?
    Ayda bir.  
Favori yemeğin?
    Bütün salataları müthiş tavsiye ederim.(Gülüyor.)  Enfes adlı tatlısına da hayran kaldım.  

BU EĞLENCELİ SOHBET İÇİN ÖZLEM YILDIZ SERTER'E ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM... ;) 



Hiç yorum yok: