O,tecrübeli Teknik Direktör Bülent Baturman'ın güzel eşi Ayşen Baturman! Burcu ve Burak'ın sevgi dolu anneleri... 1966 doğumlu bu hayat dolu kadının hayatına bir gün küçücük bir kitle giriyor! Ve başlıyor hikayesi...
Meme kanserini yenen bu güzel kadın özelini bizlere açtı! Duyguları öyle yoğun, öyle samimi ki... Röportaj sırasında gözlerimdeki yaşlara engel olamadım...
Hayatta her şey bizler için... Başıma gelmez demeden, yaşama sımsıkı sarılarak ilerlemeli! Ve unutmamalı! ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR!
Teşekkürler Ayşen Baturman! Teşekkürler güzel yürekli kadın!
Ayşen
Hanım, meme kanseriyle ilk ne zaman tanıştınız? Hikayenizi sizden dinleyelim…
Ben hiç bir zaman memelerimi kontrol etmezdim
çünkü hayatta düşündüğüm en son şeydi meme kanserine yakalanmak... 26 haziran
2004 bir yaz gecesi eşim bir kitle fark etti.
Elledim ve ben de hissettim oradaki kitleyi.Sabah hemen aile doktorumuza
gittim, muayene etti beni,ve hemen mamografi çekildi ardından da ultrason. Tabii ben hala
kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum kist falandır diyorum.. Ultrasona girdim ve
orada fark ettim işlerin yolunda gitmediğini! Ultrasonu çeken doktor bir
cerraha görünmem gerektiğini söyledi... Sonrası malum... Biyopsi ve biyopsinin
sonucu kitlenin kötü huylu olduğu tespit edildi. Yani KANSER’dim...
Sonra?
İstanbul Tıp Fak. Prof. Dr. Adnan Aydıner Hocam’da
aldım soluğu. Gözlerimden yaşlar akarak sorduğum ilk soru “geç kaldım mı?
Yaşamak istiyorum!” oldu. O da sırtımı sıvazlayarak geç kalmadığımı hatta
mememi bile koruyabileceğini söyledi.
Sonra göğüs koruma ameliyatı oldum. Ameliyatımı
da çok sevgili hocam Prof. Dr. Abdullah İğci yaptı...Neyse ki doktorlarımdan
yana çok şanslıydım...
Göğsünüz
alınmamış mıydı?
Göğsüm korunmuş, sadece kitle ve koltuk altı
lenflerim alınmıştı. Bu çok büyük bir mutluluktu! Önce yaşamayı istiyor insan
ama içten içe memesini de düşünüyor tabii... Çünkü kadınsınız!
Ve atlattım
derken tekrar mı kitle görüldü?
Evet! 5 yıl her şey çok iyi gitti, 5 yıl sonunda
yapılan tetkiklerde aynı memede tekrar olumsuz bir şey görüldü ve 2. serüvenim başladı..
Nasıl
yani? Aynı işlemlerden tekrar mı geçtiniz?
Biyopsi...Heyecanlı bir bekleyiş... Ve çok ufak
ama kötü huylu bir kitlenin daha bulunması... Yine KANSER...
Göğsünüz,
siz, aileniz, duygularınız?
Bu kez göğsümün tamamen alınması gerekiyordu. Bu
ikinci serüven ben ve ailem için çok daha büyük bir yıkımdı..
Sevgili Abdullah Hocam göğüs derimi koruyarak
içini temizleyeceğini ve protez koyacağını, memelerimin eskisinden daha güzel
olacağını söyledi. Bu benim için büyük bir moraldi çünkü hem risk faktörlerinden
kurtulmuş olacaktım hem de daha güzel memelere kavuşacaktım. Görüntü açısından farklılık
olmaması için diğer mememin de içi boşaltılıp protez konuldu. Ameliyat tam 7 saat sürdü!
Sonra?
4 kür kemoterapi daha aldım, yine saçlar gitti ama bu tedavi daha kısa sürdü ve en önemlisi moralim yerindeydi.
Peki hastalığı ilk
öğrendiğiniz güne geri dönelim... Tepkiniz ne oldu? İnsan sanki yerin ayakları altından kaydığını
mı hissediyor?
Yerin ayaklarımın altından kayması ne kelime
dünyam başıma yıkılmıştı! Hemen çocuklarımı düşündüm, öldüğümü ve çocuklarımın
bensiz kaldığı canlandı zihnimde... Onlar bensiz ne yapacaktı? Kızım 14, oğlum
18 yaşındaydı ve bana ihtiyaçları vardı.. Onlar evlenirken ben yanlarında
olamayacak mıydım? Eşim bensiz ne yapardı? Annem bensiz yaşayamazdı!
Korku dolu düşünceler beynimde geziniyordu...
‘Neden ben’ diye düşündünüz mü hiç?
Eşim bile sordu ‘neden sen’ diye ama ben hiç
‘neden ben’ demedim! Çünkü ben de herkes gibi bir insandım. Herkesin bir sınavı
vardı, herkesin başına gelebilirdi.Benim Allah katındaki sınavım da buydu.
Ben bu dünyada herkesin bir sınavdan geçeceğine inanıyorum, önemli olan bu sınavı
isyan etmeden verebilmek...
Tedavi
süreci nasıldı? Neler yaşadınız? Kaç sene sürdü?
Hastalığın en zor süreci tedaviydi.1 yıla
yakın sürdü. Kemoterapi, ameliyat tekrar kemoterapi ve radyoterapi... Hem
bedenen hem ruhen çok yıpratıcı bir dönemdi.
Kemoterapi
nasıl bir şey? Yoruyor muydu sizi?
Kemoterapi çok ama çok yıpratıcı bir tedavi.
Sağlıklı gidip hasta dönüyorsunuz.
Ameliyat öncesi 3 haftada bir 4 kür sonra yine 3
haftada bir 4 kür olarak aldım.
Kemoterapiden geldikten sonra yatağa
yapışıyordum resmen!Bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, ağzımda tat alma
duygusu diye bir şey kalmıyordu. Bir hafta kolumu kaldıramayacak kadar hasta oluyordum.
Bir haftanın sonunda kendimi sağlıklı hissetmeye başladığım an hemen kalkıp
Allah’ıma şükrediyor ve günlük hayatıma geri dönüyordum. Sanki hiç hasta
değilmişim gibi peruğumu takıp, kaşlarımı boyayıp, makyajımı yapıp geziyor
kendimi mutlu edecek şeyler yapıyordum. 2 hafta böyle geçiyor 3. haftanın sonunda
tekrar tedaviye gidiyordum... İşte böyle zor bir döngü!
Fiziksel
değişim, saç dökülmesi... Bunlar da insanı etkiliyordur değil mi?
Hem de çok! İnsanı ruhen en çok yıpratan bu. Çünkü
kadınsınız ve saç dış görünüşünüzün %90’ı gibi bir şey... Bir de benim gibi dış
görünüşünüze çok önem veriyorsanız daha zor... Doktoruma “yaşayacak mıyım?”
dedikten sonraki sorum “saçım dökülecek mi?” olmuştu. O da tedaviden 15 gün
sonra saçımın dökülmeye başlayacağını söyledi. Tam anlamıyla bir yıkım yaşadım...
Tedavime başlamadan önce hemen bir peruk merkezine gidip saçımdan örnek
aldırarak aynı renk aynı model peruk yaptırdım. Peruğum o kadar doğaldı ki
herkes kendi saçım zannediyordu.
Saçlarınız
dökülmeye başladığında ne hissettiniz?
Her gün saçlarımı çekip kontrol ediyordum, 15
gün sonunda ellerimde tutam tutam saçların kaldığını gördüm...
Eşimi çağırdım birlikte banyoya gittik, eşim
gözlerinden sel gibi akan yaşlarla tıraş makinesiyle saçlarımı kazımaya
başladı. O an kelimelerle anlatılamaz! Konuşacak hiçbir şey yoktu, ikimiz de hıçkıra
hıçkıra ağlıyorduk.
İnsan
bu hastalık sırasında çevresinin nasıl davranmasını istiyor? Bilinmesi
rahatsızlık veriyor mu?
İnsanlar maalesef bu hastalığın sonucunu mutlak
ölüm gibi görüyor. Bu durum hastayı üzüyor...
Ama Hastalığımın bilinmesi bana hiçbir zaman
rahatsızlık vermedi aksine bunu herkesle paylaştım, sonuçta bu onların da
başına gelebilirdi. Konuşmak beni rahatlatıyordu..
Sizi bu
savaşta güçlü kılan ne oldu?
Allah’a olan inancım beni çok güçlü kıldı. Ve
tabii ki eşim, çocuklarım, annem ve tüm sevdiklerim bana çok destek olup moral
verdiler, güç kattılar...
Her zaman moralli miydiniz?
Evet! Çook! Hep iyileşeceğime inandım, inancımı
asla kaybetmedim! Bu hastalıkla mücadele edenleri her zaman büyük savaşçılar
olarak gördüm ben çünkü kendi bedeninde, sana ihanet eden hücrelerinle
savaşıyorsun. Kendi hücrelerine karşı
yaptığın bu büyük savaşın galibi olduğun için hayatın boyunca kendinle gurur duyuyorsun!
Eşiniz?
Onun desteği en önemlisiydi çünkü bir kadın
olarak bu hastalıkta ikili ilişkilerinize yönelik farklı düşünceler içine giriyorsunuz. Eşimin bana her zaman, ne durumda olursam olayım sevgi ve hayranlıkla bakışı hiçbir
zaman değişmedi.
Şimdi sağlığınız nasıl?
Bu yaz Allah’ın izniyle 10. yılımı dolduruyorum. İkinci tedavinin sonucu çok güzel oldu! :) Rutin kontrollerim, test sonuçlarım kısacası her şeyim çok iyi Allah’a şükürler olsun.
Onkolog
Sualp Tansan, Ayşe Arman’a verdiği bir
röportajda ‘tedavinin başarılı
olabilmesi için ölümle kavga etmekten vazgeçmek gerekiyor’ diyor. Siz ne
düşünüyorsunuz?
Bence tam tersi! Yaşamak için ölümle kavga etmek
zorundasın çünkü bu hastalıkla mücadele etmek ve savaşmak gerekiyor...Tabii ki
ölüm Allah’tan ve elbette gelecek ama bence yaşadığımız sürece bu kavgamız
devam etmeli.
Son
olarak meme kanseri ile ilgili hemcinslerinize ne tavsiye edersiniz? Nasıl
önlemler almalılar?
ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR! Çok kere duyduğumuz
bu cümle en önemli nokta.. Kadınlarımız memesini tanımalı, kontrolden korkmamalı
ve en ufak bir değişiklik hissinde doktora gitmeliler. Rutin kontrollerini asla
atlamamalılar. Hele ki aile geçmişinde varsa...
Ve en önemlisi önce kendilerini sevip değer
vermeliler.
Ben bu konuda konuşmak isteyen, çaresizlik
hisseden herkese yardımcı olmaktan mutluluk duyarım!