Evliliğin
amacı eşlerin aynı şekilde düşünmeleri değil, beraber düşünebilmeleridir demiş
Dodd.Ne kadar doğru... Ortak noktalarının farkında oldukları için birlikte olan çiftler, evlendikten sonra birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını görüp dehşete kapılıyorlar. Yani aslında kişiliklerimizin
birbirine ne kadar çok benzediği ve/veya benzemediği bir evliliğin yürüyüp,
yürüyememesine neden olabiliyor. Bir ilişkinin yüksek veya düşük kaliteli olmasını
belirleyen kişilik özellikleri var mıdır? Yoksa bu her ilişkiye göre değişir
mi?
Bu
sorulara bir cevap vermeden önce kişilik derken neden bahsediyoruz, önce bunu
netleştirmemiz gerekiyor. Aslında kişilik için çok farklı tanımlar yapabiliriz,
fakat bu yazı boyunca kişilik derken, kişinin duygularında, düşünce ve davranışlarında
bulunan tutarlı bir yapıdan bahsediyor olacağım. Yani kişilik derken tutarlı,
süregelen ve değişime düşündüğümüz kadar da açık olmayan bir kavramdan bahsediyoruz aslında. Çünkü birinin kişiliğini değiştirebilmeniz çok kolay değil... Kişilik aşağı
, yukarı ergenlikte bir şekil almış oluyor. Bir ilişki ve
evlilik için bunun anlamı şu- eğer ergenken evlilik yapmadıysanız, ki umarım
yapmamışsınızdır, birbirinizi değiştirmeye çalışmayın. Yani içe dönük bir eşiniz
varsa, siz istiyorsunuz diye daha dışa dönük veya sosyal olamaz o kişi.
Kişilik
değiştirilemese de, değiştirilebilecek, üzerinde çalışılabilecek değişken ilişki
becerileridir. Kişileri birbirlerine çeken kişilik özellikleri, çoğu zaman
ilerleyen yıllarda ilişkinin problemi olarak çıkar karşımıza. Örneğin çok içe
kapanık, dışarı çıkmayı çok sevmeyen hayali Ali ile sosyal hayatta var olmadıkça
kendini eksikmiş gibi hisseden hayali Ayşe’nin ilişkisine bakalım isterseniz.
Ayşe, Ali ile tanışınca, onu sergilere, sinemaya, tiyatroya gitmek için teşvik
etmiş, Ali de o zamana kadar içe dönüklüğün verdiği çekingenlikle, bu tip
sosyal olayların içinde olamayışını, biraz da yanında Ayşe’nin oluşu ile hayranlıkla
ve büyük bir istekle kabul etmiştir. Burada Ayşe muhtemelen şöyle düşünecektir:
“ Ali çok içe dönüktü ama bana çok güzel uyum sağlıyor, benimle olan ilişkisinde
Ali çok değişti.” Aslında Ali değişmiş değil, sadece bir süre için bu hayat ve
Ayşe ile olan ilişki hoşuna gittiği için ona uyum sağlıyor. Haydi şimdi bu iki
hayali kahramanımızı evlendirelim. Ali Pazar günü evde kalmak, dışarı çıkmak
istemediğinde Ayşe bunu hiç anlamayacaktır. Yani başta bize çok cazip gelen
farklılık- bu durumda Ayşe’nin dış dünya ile temasını arttırması, Ali
için evlenince sürdürülmesi zor bir hal alacak, Ayşe'nin isteklerini karşılamakta zorlanan bir birey haline
dönüştürecektir.
Peki
bizi aslında birbirimize yaklaştıran bu kişilik farklılıkları ile ne yapacağız? İyi
bir ekip oluşturmak için farklı özelliklerde kişileri biraraya getirmek çok sıkça
kullanılan bir yöntemdir. İyi ilişki/evlilikte de aslında aynı kural
geçerlidir. Burada önemli olan kavram “denge”dir. Çiftler kendi kişilik
özelliklerinin farkındalığını yakaladıkça, karşılarında seçimler olduklarını
göreceklerdir. Örneğin, kişi içe dönük olabilir, bu sorun değildir , fakat kişinin
aylarca hiçbir arkadaşını görmemesi denge dışı bir şeydir. Ya da kişi çok dışa
dönük olabilir, sosyal hayatı sevebilir, fakat aynı şekilde bu kişinin de işini,
ailesini, çocuklarını ihmal ederek tüm boş vaktini sosyal hayatına harcaması
denge dışıdır.
Başta
bizi karşımızdakine bağlayan kişilik özellikleri her neyse, ilişkinin ileri aşamalarında
sorun teşkil edecektir. Ama karşımızdakini değiştirmeye çalışmadan açıkça duygu
ve düşüncelerimizi ifade eder, değiştirerek değil de, uzlaşma arayarak bu
kişilik özelliklerimizi karşılıklı olarak kabul edebilirsek “yanlış kişiyle
evlenmişim” düşüncesi, ileriki yıllarda “doğru kişiyle evlenmişim”e dönüşebilir.
Sevgiyle,
Uzm. Dan. Psk. Ani Eryorulmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder