18 Mart 2013

PSİKOLOJİ- EVLİLİKTE KİŞİLİK UYUMU


Evliliğin amacı eşlerin aynı şekilde düşünmeleri değil, beraber düşünebilmeleridir demiş Dodd.Ne kadar doğru... Ortak noktalarının farkında oldukları için birlikte olan çiftler, evlendikten sonra birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını görüp dehşete kapılıyorlar. Yani aslında kişiliklerimizin birbirine ne kadar çok benzediği ve/veya benzemediği bir evliliğin yürüyüp, yürüyememesine neden olabiliyor. Bir ilişkinin yüksek veya düşük kaliteli olmasını belirleyen kişilik özellikleri var mıdır? Yoksa bu her ilişkiye göre değişir mi?

Bu sorulara bir cevap vermeden önce kişilik derken neden bahsediyoruz, önce bunu netleştirmemiz gerekiyor. Aslında kişilik için çok farklı tanımlar yapabiliriz, fakat bu yazı boyunca kişilik derken, kişinin duygularında, düşünce ve davranışlarında bulunan tutarlı bir yapıdan bahsediyor olacağım. Yani kişilik derken tutarlı, süregelen ve değişime düşündüğümüz kadar da açık olmayan bir kavramdan bahsediyoruz aslında. Çünkü birinin kişiliğini değiştirebilmeniz çok kolay değil... Kişilik aşağı , yukarı ergenlikte bir şekil almış oluyor. Bir ilişki ve evlilik için bunun anlamı şu- eğer ergenken evlilik yapmadıysanız, ki umarım yapmamışsınızdır, birbirinizi değiştirmeye çalışmayın. Yani içe dönük bir eşiniz varsa, siz istiyorsunuz diye daha dışa dönük veya sosyal olamaz o kişi.

Kişilik değiştirilemese de, değiştirilebilecek, üzerinde çalışılabilecek değişken ilişki becerileridir. Kişileri birbirlerine çeken kişilik özellikleri, çoğu zaman ilerleyen yıllarda ilişkinin problemi olarak çıkar karşımıza. Örneğin çok içe kapanık, dışarı çıkmayı çok sevmeyen hayali Ali ile sosyal hayatta var olmadıkça kendini eksikmiş gibi hisseden hayali Ayşe’nin ilişkisine bakalım isterseniz. Ayşe, Ali ile tanışınca, onu sergilere, sinemaya, tiyatroya gitmek için teşvik etmiş, Ali de o zamana kadar içe dönüklüğün verdiği çekingenlikle, bu tip sosyal olayların içinde olamayışını, biraz da yanında Ayşe’nin oluşu ile hayranlıkla ve büyük bir istekle kabul etmiştir. Burada Ayşe muhtemelen şöyle düşünecektir: “ Ali çok içe dönüktü ama bana çok güzel uyum sağlıyor, benimle olan ilişkisinde Ali çok değişti.” Aslında Ali değişmiş değil, sadece bir süre için bu hayat ve Ayşe ile olan ilişki hoşuna gittiği için ona uyum sağlıyor. Haydi şimdi bu iki hayali kahramanımızı evlendirelim. Ali Pazar günü evde kalmak, dışarı çıkmak istemediğinde Ayşe bunu hiç anlamayacaktır. Yani başta bize çok cazip gelen farklılık- bu durumda Ayşe’nin dış dünya ile temasını arttırması, Ali için evlenince sürdürülmesi zor bir hal alacak, Ayşe'nin isteklerini karşılamakta zorlanan bir birey haline dönüştürecektir.

Peki bizi aslında birbirimize yaklaştıran bu kişilik farklılıkları ile ne yapacağız? İyi bir ekip oluşturmak için farklı özelliklerde kişileri biraraya getirmek çok sıkça kullanılan bir yöntemdir. İyi ilişki/evlilikte de aslında aynı kural geçerlidir. Burada önemli olan kavram “denge”dir. Çiftler kendi kişilik özelliklerinin farkındalığını yakaladıkça, karşılarında seçimler olduklarını göreceklerdir. Örneğin, kişi içe dönük olabilir, bu sorun değildir , fakat kişinin aylarca hiçbir arkadaşını görmemesi denge dışı bir şeydir. Ya da kişi çok dışa dönük olabilir, sosyal hayatı sevebilir, fakat aynı şekilde bu kişinin de işini, ailesini, çocuklarını ihmal ederek tüm boş vaktini sosyal hayatına harcaması denge dışıdır.

Başta bizi karşımızdakine bağlayan kişilik özellikleri her neyse, ilişkinin ileri aşamalarında sorun teşkil edecektir. Ama karşımızdakini değiştirmeye çalışmadan açıkça duygu ve düşüncelerimizi ifade eder, değiştirerek değil de, uzlaşma arayarak bu kişilik özelliklerimizi karşılıklı olarak kabul edebilirsek “yanlış kişiyle evlenmişim” düşüncesi, ileriki yıllarda “doğru kişiyle evlenmişim”e dönüşebilir.

Sevgiyle,

Uzm. Dan. Psk. Ani Eryorulmaz

Hiç yorum yok: