22 Mayıs 2013

PSİKOLOJİ: Seyahat... İçten Dışa? Dıştan İçe?


Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmaya göre 4.3 trilyon kişi, evet yanlış okumadınız kişi atmosfer içinde hareket ederek bir yerden bir yere gitmiş ve geri dönmüş. Yani bu bilgiye göre dörtte üçümüz geçen yıl seyahat etmişiz. Tabii bu rakamın içinde birden daha fazla seyahat edenler dahil olsa da yine de azımsanmayacak bir rakam seyahat edenlerin sayısı. Neden seyahate çıkıyoruz? Gerçekten yeni yerler, kültürler görmek, tanımak için mi? Yoksa belki de çok yakınımızda olup da yüzleşemediğimiz kendimizle olmak için mi? Ya da yüzleşemediklerimizden kaçmak için mi?
Alain de Botton’a göre seyahat sektörünün geleceğini belirleyenler bundan önce daha materyalist bir görüşe göre hareket ederken, öyle gözüküyor ki artık daha fazla iç dünyalarımıza hitap etmeyi düşünecekler. Artık devir daha pahalı yatak çarşaflarının, şampuan ve losyonların zamanı olmaktan çıkıyor. Artık mutluluğun sadece bedensel ihtiyaçlarımızın karşılanmasının çok daha ötesinde olduğunu, bedensel ihtiyaçlarımızın yanında mutlaka ve mutlaka ruhsal ihtiyaçlarımızın da karşılanması gerektiğini yavaş yavaş kabullenme zamanı. İnsanoğlunun gündelik sıkıntılarının etrafından kaynaklandığı yanılsamasına yapışmaya ne kadar yatkın olduğunu bilsek de ruhun derdi var kendiyle diyen Montaigne’i haklı çıkarırcasına turizm sektörü de kendine göre değişiklikler yapacak elbet.
Aslında seyahat ederek, içe dönmek, daha yüksek bir bilinç düzeyi yakalamak çok da yeni değil sandığımız kadar. Saklı hazineleri –maddi veya manevi- bulmak için yola çıkan kahramanların hikayeleri veya inandıkları bir şey uğruna bir yerden, diğerine gidenlerin öyküleri hep var değişik ülke edebiyatlarında.
Belki de yaptığımız her seyahatin kahramanı da biziz. Hazineler, defineler yerine en az onlar kadar değerli bir şeyle dönüyoruz seyahatlerden. Kendimiz hakkında, farkındalığımızla ilgili küçük küçük armağanlarla. Tabii bu defineler küçük olsalar da onları biriktirdiğimizde düşündüğümüzden de büyük bir zenginlikle karşılaşabilmemiz işten bile değil.


Geleceğin seyahati nasıl olacak diye merak edenlere Alain de Botton’un önerisi psikolojik ihtiyaçlarımızın karşılanacağı, sığınak işlevi gören yeni tür mekanlar. İnsanın daha fazla kendi farkındalığını yakalayabilmesi için yeni otellere gerek var mı bilmem ama geçtiğimiz ay Jerome Giovinazzo ve beraberindeki kırk kişinin Güney Arizona’ya, kendileriyle olmak için gittikleri seyahati getirdi aklıma bu. Giovinazzo’ya göre yeni bir araba satın almak bizi ancak altı ay kadar mutlu edebiliyor, yeni bir ilişki bizi başta mutlu ederken, en çok bir yıl sonra onun da hayatımızda yakalamak istediğimiz coşkuyu getirmekten çok uzak olduğunu fark ediyoruz. Kısaca kişinin kendi dışında, mutluluğu farklı yerlerde araması hep kısa süreli oluyor. Ama asıl keşif içimizde, iç yolculukta. Dünyanın aslında nötr bir yer olduğu, içimizdeki iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini yansıtmamızın onu algılayışta önemli, bir rol oynadığı bir başka yönü bu tip felsefi düşüncelerin.
Geleceğin otelleri, seyahat konsepti değişir mi bilmem ama iç yolculuklarımızın bitmeyeceği, farklı şehirlerde, iklimlerde ve ülkelerde hep kendimize doğru yapacağımız yolculukların bitmeyeceğine eminim.
Sevgiyle
Uzm. Dan. Psikolog
Ani Eyorulmaz

Hiç yorum yok: