31 Ocak 2014

Psikoloji:Evlilikte Güllerin Savaşı


Evlilik ve savaş kelimeleri ne kadar da birbirine yakıştırılamaz iki kelime olsa da her türlü ilişkinin içerisinde savaşa benzeyen birşeyler olduğunu kimse inkar edemez sanırım. İki kişi bir hayatı yaşamaya başladığında o ilişkinin iyi, kötü bir “güç dengesi” oluşur. Her ne kadar da biz bu güç dengesini göremesek de bu konuşulan, tarışılan birşey değildir, o ilişki içinde yaşanır. İşin kötü tarafı çoğu zaman bu güç denge/dengesizliği yaşayan kişiler bile bu durumun farkında değillerdir.

İlişkilerde güç savaşlarının en sık yaşandığı vakalar eşlerden birinin evlilik oyununda başrolü oynamasıyla başlar. Nasıl mı başrol oynanır? Erkeklerin eşleri ve evleri ve de tabii ki çocukları üzerinde her türlü tahakküm edici otoriteyi kullanmayı kendilerine hak olarak görmeye başlayıp, buna göre davrandıklarında, ya da kadınların her şekilde tüm vakitlerinin, enerjilerinin, hayat şekillerinin kendileri tarafından belirlenebileceğini düşünüp, buna göre yaşadıklarında evlilik oyununun başrolünü ya erkek, ya da kadın oynuyor demektir. Güç savaşı evliliklerde eşlerden birinin diğerini tamamen hayatından çıkardığı durumlarda da görülür. Örneğin eşine hiç söylemeden tatil, gezi programları yapan, eve diğerine sormadan sürekli misafir çağıran, yani sanki tek başına yaşıyormuşcasına diğerini hiçe sayan eşlerin durumunda olduğu gibi.
Güç savaşları ve dengesizliklerini çözümlemenin ilk adımı belki de her şeyden önce bu savaşın ve dengesizliğin farkındalığıdır. Farkındalıktan sonra da eşlerin, evliliğin iki kişilik bir oyun olduğunu kabullenmeleri gerekir. Sonuçta tek kişinin yönettiği, yaşadığı şeye biz evlilik ya da ilişki diyemiyoruz. Bir de eşlerin, her bireyin kişisel hakları olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerekir ki, bu salt sözel olarak ifade etmekten ziyade inanmayı gerektiren bir durumdur.

Güç savaşlarının olduğu evliliklerde aynı zamanda istismar da vardır çoğu zaman. Evlilik içinde neyin istismar olup olmadığını çok kolay ayrıştıracak mekanizmalarımız olmasa da genel olarak eşlerden birinin , diğerinin hareketlerini, hayatını aşırı biçimde kontrol altında tutması, duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını “doğru” ve “uygun” bulmaması veya eşlerden birinin karşı tarafı hep küçük, değersiz hissettirecek şeyler söylemesi istismara örnek olarak gösterilebilir.İstismar her zaman bir şekilde maddi, fiziksel ve/veya sözel şiddete dayalı, cinsel olmayabilir; duygusal şiddet dediğimiz aşağılama, hor görme, değersiz hissettirmeye yönelik ve korkutmaya yönelik çabalar da güç savaşlarının hem kanıtı ama aynı zamanda istismarlardır da. İşin kötü tarafı istismarı yaşayan kişinin bunu genellikle evlilik içinde hissetmemesidir.

Günümüz evliliklerinin pek çoğunun güç savaşlarından tükenme noktasına gelmektedir.Evlilikte bir tahakküm eden varsa, mutlaka bir de tahakküm edilen vardır. Bazen eşlerin neden tahakküm etme ve edilme ihtiyaçları olduğunu merak etmeleri, bu konuda düşünmeleri veya profesyonel yardım almaları bu güç savaşını durdurmasa da azaltabilir veya içinde yaşanılabilir bir seviyeye getirebilir. Ne dersiniz denemeye değmez mi?

Uzm. Dan. Psk. Ani Eryorulmaz 

Hiç yorum yok: